Bir insan için en güzel tablolardan biri de bu dünyada görememiş olsa bile ruhanî âlemlerden ektiği tohumların neşv-ü nema bulmasını seyretmektir. Mehmet Özkan’ın böyle bir insan olduğundan asla şüphem yok.
Geriye dönüp baktığımda onu tanıyalı yaklaşık 30 yıl olmuş. Kendisini ilk tanımam milletvekili olarak seçildiği dönemlere rastlar. Birçok defa kendisinden yardım isteyen insanlara yardımcı olmak için nasıl gayret ettiğine şahidim. Bir vekil olarak, insan ancak bu kadar mütevazi olabilirdi. Sayısı ne kadardır bilmem, ama yardım ettiği insanların duâsı onun makbul bir insan olarak bu dünyadan gitmesine yeterli olurdu.
Sadece Anadolu’da değil dünyanın birçok yerinde Nur tohumlarının ekilmesine vesile oldu. Bazen bir devlet başkanına, bazen bir esnafa, bazen de bir üniversite hocasına iman hakikatlerini ulaştırdı.
İnsanlara iman hakikatlerini anlatmak için çok hesap kitap yapmaya gerek yoktur. Yaptığı hizmet metodunu Bediüzzaman’ın ilk dönem talebelerinden Adilcevazlı Bekir’e benzetirim. Bediüzzaman Said Nursî, “ümmî, fakat allâmelerin işini gören bir talebe” olarak vasıflandırmıştı Bekir Ağa’yı.
Bekir Ağa, köy ve kasabalarda çerçilik (seyyar satıcılık) yapan birisidir. “Ümmî, fakat allâmelerin işini gören ve esrâr-ı Kur’âniyeye karşı Isparta’nın intibahına sebep olan, âhiret kardeşim Âdilcevazlı Bekir Ağa…” 1 hitabına da mazhar olan bir insandır. İnsanın, ümmî olmasına rağmen koca bir vilayeti intibaha getirmesi ne muhteşem bir şeydir.
Bekir Ağa öyle bir insandır ki A. Geylani bile ona işaret etmektedir. “Gavs-ı Âzam’ın tâbiriyle Bekir Bey, bizim tâbirimizle Bekir Ağa…” diyerek bahsedilir ondan. 2 Anlaşılıyor ki Bekir Ağa, Gavs-ı Âzam Şeyh Abdülkadir-i Geylâni’nin (ks) tesbit ve tebşirine mazhar olmuş birisidir. O, “Bu eserler başlı başına, ayrı ayrı birer fâtihtir. İnşallah, her cihetle feth ederek fâtih olacaktır” der. 3
Onun metodunu görünce Adilcevazlı Bekir Ağa’yı hatırlamam bu sebepledir. İnanıyorum ki Mehmet Özkan da manevî âlemlerde o büyük zatların takdirine mazhar olmuş birisidir. O, bir fatih olarak manevî fetihler için gecesini gündüzüne katmış birisidir. Karadeniz’e geldiği zamanlarda bu hareket tarzına şahit olarak hep imrenmişimdir.
Gittiği birçok ülkeye Risale-i Nur’u götürdü; önemli görevlerde bulunan çok sayıda insana eserleri tanıttı; devlet başkanlarına ve başbakanlara mektuplar yazıp Risaleleri gönderdi. Gelen cevapları toplantılarda paylaştı, dinleyenlere aşk ve şevk verdi. Nereye gitse Türkçe ve yabancı dilde Risaleleri çantasında taşır, karşısındaki kişinin durumuna göre hareket ederdi. Yaptığı şeyler çok basitti aslında:
“Önemli olan Risale-i Nurlar’ı dağıtmam idi. İtalyanca selâm verip kendimi tanıttıktan sonra ‘Bu kitap hediyemdir’ diyerek kitapları konuştuğum kişilere veriyordum. İtalyanca teşekkür ederek alıyorlardı. Bu büyük kilisenin görevlisine fotoğraf çekilerek Risale-i Nurlar’ı verdim. Bu meydanda tanıştığım insanlara, metroda tanıştığım insanlara önce “İtalyan mısınız?” diye soruyordum. Aldığım cevap “evet” ise İtalyanca, “hayır” ise nereli olduğunu sorarak aldığım bilgiye göre İngilizce kitap, broşür veriyordum. Allah hidayet versin.” 4
Ya Hayy, Ya Kayyum; Sen Mehmet Özkan Abimize rahmet ve mağfiret eyle. O’nu Cennetinin en güzel köşelerinde yaşat. Bizleri de onun şevkinden nasiplendir.
Dipnotlar:
1- https://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/barlalahikasi/#98
2- https://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/lemalar/ #83/z
3- https://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/barlalahikasi/#100
4- https://www.yeniasya.com.tr/dizi/italya-da-risale-i-nurlar-i-tanittik_489011