Paydos vakti karınlarını bedavaya doyurmak isteyen iki arkadaş, işyerlerinin karşısında bulunan bir börekçiden börek aşırmaya karar verirler.
Dükkandan içeri giren ilki, bir fırsatını bulur, börekleri cebine doldurur ve arkadaşının yanına gelerek “haydi sıra sende” der.
Dükkana yalnız girmek istemeyen ikincisi, “börek nasıl aşırılırmış gel de öğren” diyerek arkadaşını ikna eder ve beraberce yeniden dükkana girerler.
Soluğu tezgahtarın yanında alan uyanık ikinci, sihirbazlık gösterisi yapmak için tezgahtardan müsaade alır. Tezgahtan seçtiği börekleri midesine indirir ve “börekleri nasıl da kaybettim ama” diye hava atmayı da ihmal etmez.
Bu küçük gösterinin sonunda tezgahtar, “şimdi kaybettiğin gibi tekrar yerine koy lütfen” der.
Sözde sihirbaz, tezgahtarın bu talebi karşısında arkadaşını işaret ederek şöyle der: “İnanmıyorsanız arkadaşımın ceplerine bakabilirsiniz.”
Bugünkü köşe yazımız, müsadere müessesesi ve uygulamaları hakkında.
Müsadere, suçta kullanıldığı ya da suçla elde edildiği için el konulan eşya ve kazançların mülkiyetinin devlete aktarılmasıdır. Müsadere kararının infazı için sanık hakkında verilen hükmün kesinleşmesi gerek.
Geçtiğimiz haftalarda, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün bazı suç örgütlerine karşı gerçekleştirdiği operasyonlarda ele geçirilen ultra lüks otomobiller emniyetin hizmetine tahsis edilmiş.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya bu tahsis kararını sosyal medya hesabından büyük bir memnuniyetle duyurdu.
Evvela müsadere kararlarının infazı için gerekli olan kesinleşme şartının burada yerine gelip gelmediği bir soru işareti.
Çünkü aracına el konulan bu suç örgütü mensupları daha birkaç ay önce gözaltına alındılar. Yani bırakın haklarındaki kararların kesinleşmesini, bazıları hakkında henüz ceza davası bile açılmadı.
Bununla birlikte müsadere usulü ile mülkiyeti devlete aktarılan eşyaların, devlet kurumları tarafından makul bir biçimde kullanımı sağlanamayacak ise, bu eşyaların satışa çıkarılarak kazanca dönüştürülmesi lazım.
Hukukun diğer müesseselerinde olduğu gibi müsadere müessesesini de “işine geldiği” gibi işleten iktidar, aslında ne kadar komik duruma düştüğünün farkında değil.
Hal böyle olunca, “izahı olmayan şeyin mizahını yapmak” da bize düşüyor. İşte bazıları:
-Emniyet’in, bu lüks araçları polis arabası yapmasının bir sebebi de bu araçların polis arabası olmaya oldukça müsait olmalarıymış. Zaten hali hazırda “çakarlı” olan bu arabalara, sadece polis yazılarını yapıştırmak kalmış!
-Emniyet, teşkilata tahsis edilen bu milyon dolarlık araçları kullanacak personel bulmakta da güçlük çekiyormuş. Çünkü olası bir kaza halinde, azıcık kusurda bile, o memurların bu aracın zararını karşılayabilmesi için piyangoda büyük ikramiyeyi kazanması gerekiyormuş!
-Bununla birlikte söylentilere göre, dar gelirli vatantaşlardan bazıları, ahir ömründe bir kez olsun böyle bir arabaya binmek için suç işlemeye başlamış!
-Başka bir söylentiye göre ise, devlet nezdindeki hatırlı kişiler hakkında açılan soruşturmalar çoğalınca, Emniyet de onlara layık VIP araçları bünyesinde bulundurmak istemiş!
Kıssadan hisseye gelelim. Son aylarda içeriye alınan suç örgütü mensupları, hikayemizin “cebi börekli”si hükmündeler. Birileri börekleri midesine indirince, nazarlar, onların emanetçisi olan cebi böreklilere çevrildi.
Demek, börekleri midesine indiren sihirbaz ile ona inanmış gibi yapan anlaşmalı tezgahtar, sıra kendilerine gelmesin diye, saf hırsızın cebindekilerle halka hava atıyor.
Un ile etin masrafı ise vatandaşın cebinden!