Ehl-i dünya, ehl-i hakkı yolundan çevirmek, hizmetlerine mani olmak, bu mümkün olmazsa hizmetlerini zayıflatmak veya sulandırmak için şeytanî desiselerle, cazip hile ve tuzaklarla onları etkisiz hale getirmek isterler.
Bu plan işe yaramazsa, bu defa onları baskı altına alarak korku damarlarını işletirler, aralarına fitne – fesat tohumları atarak onları birbirlerine düşürürler. Böylece güçlerini zayıflatarak hizmet yapmaya vakitleri ve mecalleri kalmasın.
Çoğu defa onlar bu işi bizzat kendileri değil, bir kısım siyasîleri, mahkemeleri ve güvenlik güçlerini aldatıp ehl-i hakkın üzerine salarak yaparlar.
Üstad Bediüzzaman ve saff-ı evvel Nur Talebeleri Ağabeylerimiz, o zamandaki ehl-i dalâlet tarafından kendilerine yapılan ağır baskı ve işkencelere rağmen, korkmayarak ve çekinmeyerek iman ve Kur’ân hizmetinde taviz vermemişler, müsset hareketle o hizmette muvaffak olmuşlardır.
Yeni Asya camiası, Üstadın vefatından bu yana, takriben altmış yılda çok badirelerden geçti. Ehl-i dalâletin münafıkâne şeytanî desiselerine defalarca maruz kaldı, kalıyor ve gelecekte iman–küfür mücadelesi devam ettiği sürece kalmaya devam edecektir.
Camia, 1980 darbecilerinin, kendilerini destekleme karşılığında devletin cazip maddî imkân tekliflerini istiğna düsturuyla hareket ederek red etmişti. Bu defa onu korkutma yoluna gittiler. Gazeteyi 470 gün kapattılar. Bir kısım mensuplarını aldatarak ondan koparıp kendilerine bağladılar. Buna rağmen o, korkmayarak yoluna devam etti.
28 Şubat 1997 sürecinde postmodern darbeciler, devlet sopasıyla içinde cemaat ve tarikatların bulunduğu bütün kesimleri korkutarak sindirdiler ve kendilerine boyun eğdirdiler. Sadece Yeni Asya Camiası ve Gazetesi boyun eğmedi.
O dönemde sürecin önde gelenlerinden biri bir toplantıda, “Bütün gazetelere ve dinî gruplara boyun eğdirdik. Ancak Yeni Asya’ya söz geçiremedik” diyerek itiraf etmişti.
O zamanlar şimdiki gibi dağa taşa korku sinmişti. Generallerin biri, harp okullarının açılış merasiminde Hz. Peygamber (asm) ve Kur’ân’a edepsizce hücum etmişti. Şimdiki yöneticilerin Belediye başkanı bulunduğu o dönemde kimseden ses çıkmazken, Camianın sözcüsü Mehmet Kutlular Ağabey, düzenlediği basın toplantısında “Paşa haddini bilsin. O Peygamberimize (asm) hakaret edemez (…) Deprem, Müslümanlara yapılan zulümlerden dolayı İlâhî ikazdır” demişti. İslâmî kesim, Ağabeyimizin bu cesaretinden dolayı onu tebrik etmişlerdi.
Yeni Asya Camiası’nın alnı aktır, başı diktir. O kendi yağıyla kavrularak ne devletin, ne de daire harici kimselerin maddî yardımına hiç tenezzül etmemiştir, kimse ile alıp vermediği bir şey de yoktur, kimseye düşman değildir.
O ikaz ve ihtarlarını hak namına nâzikane, nezihâne ve kavl-i leyyinle yapmaktadır. O hiçbir dönemde siyasîlerden bürokraside makam–mevki, kadro elde etme beklentisinde olmamıştır. Devletten ve siyasîlerden tek istediği, rahat bırakılarak hizmetine gölge yapılmamasıdır.