Her fani gibi Süleyman Demirel de bir döneme damgasını vurarak 17 Haziran 2015’te ahirete intikal etmiştir. Onun vefat yıl dönümü münasebetiyle ülkemizin maddî – manevî imarı ve refahındaki üstün hizmetlerinden kat’ı nazar, bu yazıda onun Nur Talebeleri ile alakasını ele almak istiyorum.
O günleri iyi bilen, isimleri yanımızda mahfuz, mutemet Nur Talebelerinden dinlediğimiz hatıralara göre Süleyman Demirel’in Nur Talebeleri ile alakası çocukluk yıllarına kadar uzanır. Dindar bir ailenin evladı olan Demirel, küçük yaşında iken Isparta/ İslâmköy’lü saff-ı evvel Nur Talebelerinden Hafız Ali Ergün Ağabeyimizden Kur’an okuma dersleri aldığını ifade etmiştir. Annesi ve babası Üstad Bediüzzaman’a muhabbetleri vardır.
Süleyman Demirel kadar Üstad Bediüzzaman ve Risale-i Nur’a sahip çıkan, savunan, taraftar olan bir siyasetçi olmadı. Siyasete girdikten sonra Demirel’in Nur Talebeleriyle tanışması, Başbakan ve Adalet Partisi Genel Başkanı sıfatıyla 1960’ların ikinci yarısında gerçekleşmiştir. Merhum Zübeyir Gündüzalp’in yönlendirmesiyle içlerinde M. Kutlular ve Av. Bekir Berk’in bulunduğu bir grup Nur Talebesi, randevu alıp onunla görüşmüşlerdir.
Nur Talebeleri, Ona Üstadı ve Risale-i Nur’u anlatırlar. Ancak Demirel onların makam, mevki ve maddî menfaat elde etmek için geldiklerini zannederek onlara “Kaç milletvekili istiyorsunuz? Onu söyleyin” diye sorar. Onlar “Üstadımız Bediüzzaman ve Risale-i Nur’dan aldığımız derse binaen siz Demokratları ve Adalet Partisini vatan, millet ve İslamiyet namına destekliyoruz. Bizim sizden dünyevî bir talebimiz yoktur. Sizin İslâm’a hizmet etmenizi bekliyoruz” derler. Demirel bu duruma çok şaşırır ve ondan sonra Nur Talebelerine bakışı farkı olmaya başlar.
O dönemde ve geçmişte Bediüzzaman ve Nurculuğun müzmin muhalifi ve muhalefet lideri İsmet Paşa Meclis kürsüsünde Demirel’e, “Said Nursî’nin halifesi” suçlamasını yönelttiğinde o, “Paşanın kulakları pek işitmiyor ve ne dediğini bilmiyor” diye ona mukabele etmiştir.
1970’lerde Nur dershanelerinin basılıp Risalelerin müsadere edilmesine ve Nur Talebelerin tutuklanmasına o Başbakan sıfatıyla karşı çıkmış, “Ülkede Karl Marks’ın kitapları serbestçe okunurken, Nur Risaleleri niye yasak olsun. Onlarda zararlı bir şey yoktur, Nur Talebelerinin tutuklanması yanlıştır” diye demeç vermiştir.
1980’lerde muhalefet lideriyken katıldığı Taksim Grubu toplantısında meşhur gazeteci ve yazar Oktay Ekşi’nin, “Siz Cumhuriyet düşmanı Said Nursi’ye niçin sahip çıkıyorsunuz?” şeklindeki sorusuna, “Siz Said Nursî’nin kim olduğunu biliyor musunuz? Risale-i Nurları hiç okudunuz mu? Bediüzzaman büyük bir Kur’an müfessiridir“ cevabı vermesi meşhurdur. Onun bu açıklamalarından sonra incelemek üzere İstanbul’daki Yeni Asya yayınevinden Külliyat satın alma talebinde bulunanlar olmuştur.
1990 Ankara Kocatepe mevlidi akabinde Mehmet Kutlular ve 10 Yeni Asya mensubuna soruşturma açılıp, bazılarının içeri alınmasında, Demirel, onlara destek vererek sahip çıkmış, tahliyeleri için gayret etmiştir. (1)
1991’de Demirel’in başbakanlığında kurulan DYP-SHP koalisyon hükümetinde Kültür Bakanı Fikri Sağlar tarafından sağ ve sol cenahta yer alan temayüz etmiş şahsiyet ve eserleri yanında Risale-i Nurların da devlet kütüphanelerine konulmasında da büyük ihtimalle Demirel’in tavassutu vardı.
Demirel, -Başbakan iken- 1992’de Londra’da kanser tedavisi gören Üstadımızın avukatı Bekir Berk Ağabeyimizle yakından ilgilenmiştir. Cumhurbaşkanıyken de bir Avrupa seyahati dönüşünde 19 Kasım 1997’de Bulgaristan’da trafik kazası sonucu vefat eden Üstadımızın hizmetkârı Bayram Yüksel Ağabey ve yanında bulunan Ali Uçar ile Mehmet Çiçek’in cenazelerinin Türkiye’ye getirilmesi için özel olarak alâkadar olmuştur.
1992’de Başbakanlığı sırasında Doğuya Olağanüstü Hal Bölge Valisi olarak atadığı Ünal Erkan’ın kendisini veda ziyaretine geldiğinde, “Bana ne tavsiye edersiniz efendim?” dediğinde Demirel, “Gideceğin yerlerde bulunan Nur Talebeleriyle birlikte çalış. Onların Türkü Türkçü değil, Kürdü Kürtçü değildir.” der. Vali “Peki onları nasıl bulacağım?” dediğinde Demirel, “Merak etme, oraya gidince onlar gelip seni bulurlar” diye cevap vermiştir. Nitekim dediği gibi olmuş, oradaki Nur Talebeleri gelip valiyi ziyaret etmişler ve çalışmalarında ona yardımcı olmuşlardır.
28 Şubat’ta sıcak darbeyi Demirel’in önlediğine dair Eski Meclis Başkanı Mustafa Kalemli, Nazlı Ilcak ve birçok önemli kişinin ifadeleri mevcuttur. Demokratların ana hedefi, Meclis’in açık kalmasıdır. Demirel’de Meclis’in açık kalması, demokrasinin işlemesi için çaba sarf etmiştir. (2)
Bu nedenle Demirel’in Cumhurbaşkanı seçildikten sonra 28 Şubat sürecinde yanlış anlaşılmaya müsait bazı sözleri olmuştur. Allah u âlem o sözler, 28 Şubat azgın darbecilerini dizginlemek ve demokratik sistemin inkıtaa uğramaması için onlara verilmiş “rüşvet-i kelam” kabilinden beyanlardır. O, malum süreçte gözü dönmüş darbecileri dizginlemeseydi, darbe yapılıp İHL ve Kur’an Kursları kapatılacak, cemaat ve tarikatlar perişan edilecek, bürokrasideki yüz binlerce dindar memur vazifesinden ihraç edilerek aileleriyle birlikte mağdur edilecekti.
Siyaseti dine hizmetkâr yaparak, onlara siyasette dini istismar alanlarını kapattığı için, siyasal İslâmcıların Demirel’e müzmin muhalif olmalarını anlamak belki mümkün olabilir. Demokrat olmayan dindar kimlikli siyasîler, Üstad’a, Risale-i Nur’a ve Nur Talebelerine soğuk ve bigâne kalırken, Yeni Asya dışındaki diğer Nur gruplarının, onların dolduruşuna gelerek Bediüzzaman ve Nur Talebelerine muhabbet besleyen ve dost olan böyle bir büyük siyaset adamına düşmanlık yapmaları aklın alacağı bir durum değildir.
Son söz: Allah, Adnan Menderes ve Süleyman Demirel gibi dini siyasete alet yapmadan İslâm’a hizmet eden hakikî demokrat siyasilere gani gani rahmet etsin. Ruhları şad olsun.
Dipnotlar:
1. Mehmet Kutlular, İşte Hayatım, YAN, İstanbul -2008, s.387 vd.
2.Bknz. https://www.milliyet.com.tr/siyaset/darbeyi-demirel-onledi-5223698.