AKP’yi 2001 yazında kurulduktan 16 ay sonra girdiği 3.11.2002 seçiminde iktidar yapan ortamı, o dönemi yaşayanlar iyi hatırlıyor. Bilmeyen gençlere özetleyelim:
2002 Türkiye’sindeki siyasî ortam 28 Şubat süreci olarak tarihe geçen asker merkezli müdahale ve baskıların zirve yaptığı bir tablonun “kurşun gibi” ağırlığını yansıtıyordu.
İktidarda Ecevit’in başbakan, Bahçeli ve Mesut Yılmaz’ın yardımcıları olduğu Anasol-D koalisyon hükümeti vardı. Asıl görevi “irtica ile mücadele” olan, münhasıran bunun için kurdurulmuş güdümlü bir hükümetti.
Başörtüsü yasağı imam hatipler ve ilahiyat fakülteleri dahil bütün okul ve üniversitelerle kamu kurumlarına yayılmıştı. Öğrencilere de, öğretmenlere de, öğretim üyelerine de, diğer kamu görevlilerine de başörtüsü yasaktı.
“İrtica” ile suçlanan dindarların üzerine gidiliyordu. En çok uğraşılanlardan biri olan gazetemiz Yeni Asya DGM savcılarınca defaatle toplatılıyor, hakkında davalar açılıyordu.
Mehmet Kutlular Ağabeyin “Deprem İlahî ikazdır” dediği için 276 gün hapis yatması ve gazetemizin bir ay kapatılması da o dönemdeki baskıların unutulmaz örneklerindendi.
Aynı şekilde, 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında kurtarma ve yardım çalışmalarında inanılmaz bir hantallık sergilemiş olan devletin, depremzedelere yardım için sür’atle seferber olan sivil inisiyatifleri “irtica” ile suçlayıp engelleme derdine düşmesi de.
Halkı iyice bunaltan bu son derece ağır baskı ortamına, dövizi bir anda üçe katlayan 2001 ekonomik krizi de eklenince, bıçağın iyice kemiğe dayandığı bir tablo ortaya çıktı.
Ve biriken halk tepkisi 2002 seçiminde “patladı.” Koalisyon partileri de, sürecin iyice etkisizleştirdiği muhalefet de sandıktan çıkamadı. Buna karşılık yeni bir alternatif olarak görülen AKP tek başına iktidara geldi.
Peki, 19 yıl sonraki tablo nasıl?
28 Şubat’a yönelik tepkilerin önünü açtığı AKP iktidarının 19. yılında ülke 28 Şubat’ta bile yapılamayan baskıların 15-20 Temmuz ve tek adam rejimiyle hayata geçirildiği çok sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Darbe dönemlerinde bile görülmemiş haksız uygulamalarla inanılmaz mağduriyetlere yol açılıyor.
Ve ekonomi de giderek bozuluyor.
2002’den 19 yıl sonra vaziyet böyle.
Bu gidişata da bir “seçim freni-ayarı” şart...
• Yeni Asya’daki 44, köşe yazılarındaki 30. yılımıza girmiş bulunuyoruz. Bizi böylesine ulvî bir hizmette istihdam eden Rabbimize sonsuz hamd ü senalar ederken, iman-hürriyet-adalet eksenindeki kırıksız çizgide son nefesimize kadar şahs-ı manevî ile beraber yürümeyi diliyoruz.