Tek adam rejimine geçilmeden önceki dönemlerde yine AKP iktidarlarında görev yapıp sonra yollarını ayırmış çok sayıda siyasetçi ve bürokratın tesbitleri, Türkiye’nin getirildiği yeri anlamak ve anlatmak bakımından ayrı bir anlam ve önem arz ediyor.
THY eski Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu’nun şu sözleri bunun örneklerinden:
“Devletin önemli kurumları—ki bunların gelenekleri 40-50 yılda oluşur—hepsi darmadağın edildi. Bunların tekrar bir gelenek kazanması çok uzun süre alır. Bunların kendi iç kontrolleri vardı. Meselâ vergi sistemine baktığımızda kurumsal bir yapı yok şu anda. İnanılmaz bir dağınıklık var. Devletin diğer kurumları da aynı şekilde. Bugün aynı parti içinde bakanlıklar değişiyor, bir önceki bakanın bütün bürokratları yok sayılıyor.”
(22.1.20 tarihli yazımız: https://www.yeniasya.com.tr/kazim-gulecyuz/yeni-sistemle-devlet-darmadagin_510891)
TÜİK eski Başkanı Birol Aydemir’in Yeni Asya’ya manşet olan şu sözleri de son örnek:
“Şu günlerde devletin çöküşüne şahit oluyoruz. Devlet dediğiniz, kurumlardan oluşur. Hepsi çöküyor, işlevi kalmıyor. Önce gelenek ve görenekleri, sonra hafızası yok edildi, liyakatsiz insanlar atandı. Çünkü liyakat değil, sadâkat sistemi geçerli. Alınan kararı 2-3 gün ya da 3 ay sonra değiştiriyorlar. Deneme-yanılma yöntemi. Çünkü tecrübe, birikim yok. Kurumdaki insanlar, kararların bir parçası da değil. Yayınlanınca görüyorlar. Bizi buraya Türk tipi başkanlık sistemi getirdi.
“Bu dönemle 1930’ların ne farkı var? Bütün il başkanları vali, belediye başkanı idi. Şimdi AKP’nin il başkanları valinin, belediye başkanının üzerinde. Vali onların emrinde. Hiç fark yok. Parti devleti olduk.” (Yeni Asya, 7.10.20)
SETA Siyasî Araştırmalar eski Direktörü ve 2017’ye kadar Başbakan Başmüşaviri olarak görev yapmış olan Hatem Ete’nin daha önce de aktardığımız “Erdoğan, Kemalist siyaset ve toplum tasarımını popülist ve muhafazakâr bir tonla güncelleyerek daha da güçlendirdi” sözü bu tesbitlerle tam olarak örtüşüyor.
Perinçek’in “Erdoğan vatansever kuvvetler tarafından ele geçirildi. Cumhuriyet yargısı altın çağını yaşıyor. Atatürk’ün mevzisi Ayasofya değil, 15 Temmuz” sözleri de getirildiğimiz noktanın ifadesi (15.7.20 tarihli yazımız).