"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Beş yüz senedir yattığınız yeter”

Kâzım GÜLEÇYÜZ
27 Şubat 2024, Salı
Üstad Bediüzzaman’ın Münazarat’ta “Kemal’in Rüya’sıyla uyandım” diyerek bahsettiği ve çok büyük bir önem verdiği “Rüya” makalesinde Namık Kemal şöyle demişti:

“Ey gaflet uykusunda yatanlar! Ey esaret zincirlerine tapanlar! Ey korkaklıktaki alçaklığı benimseyenler! Gözlerinizi sabah-ı mahşerde mi açacaksınız? Boynunuzdaki kayd-ı esareti Mâlik-i Cahîm’e (Cehennem meleğine) teslim etmek için mi saklarsınız? Bir dakika sonra bekasına emin olamadığınız hayatınız için mi bu kadar korkarsınız? Çektiğiniz hakaret yüküne, mizan-ı kıyamette sıkletinizi (ağırlığınızı) göstermek için mi tahammül edersiniz? Heyhat!”

Bu sarsıcı ve çarpıcı sözleri, istibdadın korkutup sindirdiği insanları uyandırmak için sarf etmişti Namık Kemal ve söz konusu makaleyi baştan sona bu mesajı tahkim etmek için yazmıştı.

Bediüzzaman da geçen yüzyılın başlarında yazdığı bir makalede bu vatan ahalisine ve bütün İslam âlemine şöyle bir çağrıda bulunuyordu:

“Ey eski çağların cihangir Asya ordularının kahraman askerlerinin ahfadı (torunları) olan vatandaşlarım ve kardeşlerim! Beş yüz senedir yattığınız yeter. Artık uyanınız, sabahtır.”

Bu uyanış çağrısının tılsımı hürriyetti. Üstadın “Hürriyete hitap” nutkundaki ifadeleriyle:

“Ey hürriyet-i şer’î! Öyle müthiş ve fakat güzel ve müjdeli bir seda ile çağırıyorsun. Benim gibi bir şarklıyı tabakat-ı gaflet altında yatmışken uyandırıyorsun. Sen olmasa idin, ben ve umum millet, zindan-ı esarette kalacaktık.”

Milleti esaret zindanından kurtaracak bu uyanış çağrısı, insanlara bunun yolunu da gösteriyordu:

“Şeriata istinad etmiş olan sultan-ı hürriyet, yüksek seda ile, sizin gibi mazinin en derin derelerinde gafil ve müteferrik (ihtilâflarla bölünüp dağılmış) insanlara ‘Fen, sanat silahıyla cehalet ve fakra (fakirliğe) hücum ediniz’ emrini veriyor.”

Ne yazık ki, yine Üstadın “Müslümanların geri kalmasının en önemli sebeplerinden biri” olarak teşhis ettiği istibdadın İslam ülkelerindeki hükümranlığı bir türlü tam olarak kırılamadığı için bu çağrılar da olması gerektiği şekilde mâkes bulamadı. Filistin başta olmak üzere İslam toplumlarının zulme maruz kaldığı beldeler o yüzden bu halde ve Gazze’de aylardır devam eden vahşet karşısında bile İslam dünyası bu sebeple dağınık, suskun ve seyirci.

Bu hazin ve ıztırap verici halden çıkmanın şartları ise iman, hürriyet, meşveret ve ittihad.

Okunma Sayısı: 3020
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    29.2.2024 00:52:11

    ."ONÜÇÜNCÜ MES'ELE: Kat'î ve sahih rivayette var ki: "İsa Aleyhisselâm büyük Deccal'ı öldürür." Vel'ilmü indallah, bunun da iki vechi var: Bir vechi şudur ki: Sihir ve manyetizma ve ispirtizma gibi istidracî hârikalarıyla kendini muhafaza eden ve herkesi teshir eden o dehşetli Deccal'ı öldürecek.... İkinci vechi şudur ki: Şahs-ı İsa Aleyhisselâm'ın kılıncı ile maktûl olan şahs-ı Deccal'ın teşkil ettiği dehşetli maddiyyunluk ve dinsizliğin azametli heykeli ve şahs-ı manevîsini öldürecek ve inkâr-ı uluhiyet olan fikr-i küfrîsini mahvedecek ancak İsevî ruhanîleridir ki; o ruhanîler, din-i İsevî'nin hakikatını hakikat-i İslâmiye ile mezcederek o kuvvetle onu dağıtacak, manen öldürecek. Hattâ "Hazret-i İsa Aleyhisselâm gelir. Hazret-i Mehdi'ye namazda iktida eder, tâbi' olur." diye rivayeti bu ittifaka ve hakikat-i Kur'aniyenin metbuiyetine ve hâkimiyetine işaret eder. Bediüzzaman Said Nursi Şualar - 587

  • Necati

    27.2.2024 15:21:42

    İman, hürriyet, meşveret, İttihat. Bu dört sihirli kelime her şeyi özetliyor. İmanlı insan hür olur, kimsenin kulu olmaz. Hür fikirli insanlar meşveret ederek İttihat edebilir. Aklı başkasının cebinde olanların imanı tehlikede dir.

  • Kazım

    27.2.2024 12:00:56

    Kıymetli ağabeyimiz; siyaset, menfaat ve adam kayırmacılığın devam ettiği bu cennet vatanımızda, dışarıdan müdehale olmadığı sürece ittihad zor gibi. İçeriden yeterince böldükleri için dışarıdan gelmeye de ihtiyaç duymuyorlar. Az bir ve geçici dünya menfaatine dinlerini satan müslüman ülkeler de yahudileri seyretmeye devam. Biz de ne yapalım Rasulullah'ın hadisine sığındık bekliyoruz : " Ahir zamanda işten ayırma ve adam kayırmalar olacaktır. Havuzun başında bana kavuşuncaya kadar sabredin ! " 🤗🥰🌹💐🤲

  • Semanur Tunoğlu

    27.2.2024 11:26:16

    İman hizmeti yapmak için rejimi değiştirmek gibi bir vazifemiz olamaz. Biz iman hizmetine devam edelim. Rejimin değişip değişmemesi bizim elimizde olan bir şey değil.

  • Oğuz Yiğiter

    27.2.2024 07:19:12

    Onun için; "def-i şer, celb-nef'a racihtir" düsturunu, yani önce şerleri def etmek, sonra faydaları kazanmaya çalışmak üzerine say ve gayret. Bataklık bir zeminde iyi bir ziraat ve üretim yapılabilir mi? Önce toprağı ıslah etmek gerekmez mi? Tek adam rejimine razı olarak, doğru İslâmiyeti öğrenmeye muhtaç mütehayyir insanlara siyasal İslâm gölgesinde hangi iman hizmetini vereceksiniz ki, "aslî hizmetimize dönelim, iman hizmetimize bakalım" diyerek, bu müteffin zeminde sağlıklı manevî hizmetler verilebilceğine inanır gibi yapıp, gözlerini gerçeklere kapatarak nereye kadar. mağlatalarla halis iman hizmeti yapıyorum diye zulme sessiz kalarak hizmet metodu icadı da; " acep yeni mi çıktı bu türkü" sözlerini hatıra getirmiyor mu?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı