17 Ağustos depremine “İlâhî ikaz” dediği için 28 Şubatçıların hedefi olduğunda asla geri adım atmayıp “Sözlerimin arkasındayım” diyen, DGM’de yargılanıp mahkûm edilen, hakkındaki hapis cezasının Yargıtay’da kesinleştiği haberini Avustralya’daki bir hizmet seyahatinde iken alınca “Cezamı şerefimle taşırım” diyerek hemen Türkiye’ye dönen ve 276 gün hapis yatan Kutlular Ağabey, bu dik duruşuyla bütün ehl-i imanın duasını almıştı.
(Sonradan o mahkûmiyet kararı AİHM tarafından haksız bulunmuş ve Türkiye haksız bulunarak tazminata mahkûm edilmişti.)
O dönemde konferans, panel veya ziyaret için memleketin neresine gitsek, karşılaştığımız birçok insan Yeni Asya mensubu olduğumuzu öğrenince sözü hemen Kutlular Ağabeye getiriyor ve takdirlerini ifade ediyordu.
Çünkü iyice tırmanıp bunaltan 28 Şubat zulümleri karşısında onun o cesur çıkışıyla nefes almış, rahatlamış ve moral bulmuşlardı.
Hatıralarında, bu mert, kararlı ve sağlam tavrın camiamız içindeki yansımalarını da “Zulme karşı duruşumuz hizmetlerin önünü açtı” diyerek dile getirmişti Kutlular Ağabey.
Yeni Asya’nın şahs-ı manevîsi ile birlikte, camianın desteği ve dualarıyla ortaya konulan bu duruş, konjonktürel değil, yarım asrın tamamını kapsayan bir süreklilik arz ediyor.
Ve ilk Yazıişleri Müdürümüz Sabahaddin Aksakal’ın defaatle vurguladığı iki örnek, bunu daha da netleştiriyor ve pekiştiriyor.
Gazetemiz Yeni Asya’nın 12 Eylül’e karşı verdiği kararlı mücadele ile, son süreçteki hukuksuzluklara karşı ortaya koyduğu duruşun önem ve değerine özellikle dikkat çeken Aksakal, “Şu dönemdeki mücadele çok daha zor, kıymetli ve takdire şayan; çünkü bu haksızlıklar ‘dindar’ bilinen siyasetçilerin iktidarında ve dindarların desteğiyle icra ediliyor” diyor.
Zübeyir Ağabeyin rahle-i tedrisinde yetişmiş bu iki öncü ismin bizzat yaşayarak dile getirdikleri örnek duruş, yine o kadrodan olan rahmetli Nureddin Tokdemir’in “Yeni Asya’sız bir Nurculuk asla düşünülemez. Yeni Asya’nın dik duruşuna muhtacız. Gazetemiz olmasa yolumuzu şaşırırız. Bu dava İlahî inayet altında ve Üstadımızın manevî tasarrufundadır” beyanlarıyla da teyid ve tahkim ediliyor.
Tavizsiz istikrar çizgisi işte bu duruşta. Yarım asırda defalarca tekrarlanan örnekleriyle.