Viyana'dan İbrahim Burak Özaydın'ın gönderdiği mesaj bir rahibe ait, Avusturya'daki Türklere hitaben yazılmış ve dünkü yazımızı teyid edip tamamlıyor.
Özetleyerek aktarıyoruz:
Birçoğunuzun beni tanıdığı gibi Viyana’da bir kilisede Katolik papazım. Adım Martin Rupprecht. Yirmi yıl evvel Ankara’da Türk kültürünü daha iyi tanımak için bir yıl Türkçe öğrenmeye çalıştım. Türk misafirperverliğinden çok etkilendim.
İbadet yerleri dua, barış ve huzurun sembolüdür. Dinde zorlama olmadığını bilâkis imanın bir hidayet vesilesi olduğunu öğrendik. Hz. Mevlânâ’nın “Akıl Mekke'ye gidecek deve ararken kalp çoktan Kâbe'yi tavaf eder’’ dediği gibi kalbinde Kâbe olmayanın hacca gitmeye ve kalbinde haç olmayanın kiliseye gitmeye ihtiyacı yoktur.
Tarihteki Hıristiyan-Müslüman çatışmasını çok iyi biliyorum. Ama yine de Allah'ın bizi bir arada nasıl yaşayabildiğimizi görmek için imtihan ettiğine içtenlikle inanıyorum.
Yüce Kur'an'da şöyle diyor: "Herkesin yüzünü ona doğru çevirdiği bir yönü vardır. Öyleyse hayırlarda yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizin hepinizi bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir." (2/148) Yani imanın sonucuna bağlı. İman sözde değildir. İman, bir eylem ve yaşama biçimidir. Öyleyse gelecek için ne yapmak istiyoruz? Birlikte yaşamak mı, yoksa diğerini fethetmekle mi mutlu olacağız?
Ayasofya’nın ibadet, barış yerine bir fetih sembolü olarak kullanılması beni çok üzüyor. Hıristiyan dünyasının korkmasının da nedeni budur. Birbirimizden korkmak zorunda mıyız? Kur’an'da her sure merhamet ve rahmet çağrısı olan besmele ile başlar. İslam isminden de anlaşılacağı üzere barış dinidir. Bunun nasıl olduğunu onun Peygamberi gayri müslimlerle bir arada yaşayarak gösterdi. Sizin de Ayasofya’da barış için dua etmenizi rica ediyorum. Müslüman ve Hıristiyanların bir arada barış içinde yaşamalarına dua etmenizi rica ediyorum. Bir arada yaşayabileceğimiz ortak bir dili konuşmamız O’nun büyüklüğündendir. O düşündüğümüzden bile daha büyüktür.
*
Muhteşem bir cemaatle paylaştığımız Ayasofya coşkusunu yaşarken bu manaları da nazarlara sunarak, bir kez daha "Hayırlı olsun" diyoruz.