Aylardır lafı edildiği halde bir türlü gündeme getiril(e)meyen İnsan Hakları Eylem Planı Erdoğan tarafından nihayet açıklandı.
Açıklamanın medyaya yansıyan spotlarından bazılarını birlikte gözden geçirirsek:
* Güçlü bir insan hakları koruma sistemi oluşturulacak. (İtiraf 1: Demek ki insan hakları tamamen korumasız bir hale getirilmiş...)
* Yargı bağımsızlığının ve âdil yargılanma hakkının güçlendirilmesi için adımlar atılacak. (İtiraf 2: Demek ki bunlar çok zayıflatılmış...)
* Masumiyet karinesini koruyucu tedbirler ve lekelenmeme hakkının kapsamı genişletilecek. (İtiraf 3: Demek ki bu en temel haklar daraltılmış, daha ötesi adeta sıfırlanmış...)
* Basın özgürlüğü genişletilecek. (İtiraf 4: Demek ki daraltılmış, hem de alabildiğine...)
* “Tutuklama istisnaî bir koruma tedbiridir” ilkesi tahkim edilecek. (İtiraf 5: Demek ki istisnaî olmaktan çıkarılıp genelleştirilmiş...)
* Mülkiyet hakkı en geniş şekilde korunacak. (İtiraf 6: Demek ki bu hak da gasp edilmiş...)
Planda iki senelik bir vadeye bağlanarak açıklanan ne kadar madde varsa, neredeyse tamamı için “itiraf” şerhi düşmek mümkün.
Özellikle 15-20 Temmuz sürecinde ve tahripkâr etkileri hâlâ devam eden OHAL düzeninde hukukun en temel ilkelerinden fersah fersah uzaklaşan ve bu tavrını hâlâ sürdüren iktidar, bu cek-cak’lı vaadlerle kendi insan hakkı ihlallerini ikrar ve itiraf etmiş oluyor.
Plana göre “Düşünce açıklamalarının soruşturma konusu olmaması için hâkim, savcı ve kolluk görevlilerine eğitim verilecek”miş.
Soruşturma konusu olmaması bir yana, bu tür davalarda, geçen yılki TMK değişikliğine rağmen mahkûmiyet kararı vermeyi sürdüren ağır ceza ve hattâ Yargıtay hâkimleri nasıl bir eğitimden geçirilerek “ıslah” edilecek?!
İktidarın HSK üzerinden yargıyı kontrole ve yönlendirmeye devam ettiği bir düzen ve işleyişte bu vaadlerin gerçekleşme şansı ne?
Bir taraftan “güçlü demokrasi”den dem vururken, diğer taraftan seçilmiş milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırıp onları bağımlı yargının önüne atan ve seçilmiş yerel yöneticileri alıp yerlerine seçilememiş rakiplerini kayyım olarak atayan bir iktidar zihniyetiyle demokratik bir reform mümkün mü?
Peki KHK’ları ve yol açtıkları mağduriyetleri es geçen bir “insan hakları planı” olur mu?!!