Hürriyet ve demokrasinin yaşayıp kuvvetlenerek devamının en önemli şartlarından biri, toplumun bu kavramları gerçek anlamlarıyla öğrenip hazmetmesi, benimsemesi, içlerini ahlâkî ve manevî değerlerle doldurması ve kararlılıkla sahip çıkması.
Tabiî, bu bir kültür ve altyapı işi.
Onun için bu konular ehil insanlar tarafından topluma doğru bir şekilde anlatılmalı, her alanda eğitim müfredat ve programları da böyle bir yaklaşımla şekillendirilmeli.
Üstadın 2. Meşrutiyet devrinde yaptığı çalışmalar, bunun son derece güzel örnekleri.
İstanbul’daki hamallara da, şarktaki aşiretlere de, medrese talebelerine de meşrutiyet ve hürriyeti Kur’an ve Sünnetten şer’î delillerle, Asr-ı Saadetten örneklerle izah etmiş.
Çağın yenilikleriyle harmanlayarak.
Yer yer muhataplarının günlük hayatından verdiği son derece canlı misaller eşliğinde.
Münazarat’taki şu örnek gibi:
“Siz göçersiniz. Göçerin malı koyundur; o işi bilirsiniz. Şimdi her biriniz, bazı koyunları bir çobanın uhdesine vermişsiniz. Halbuki çoban tembel ve muavini (yardımcısı) kayıtsız, köpekleri değersizdir. Tamamıyla ona itimad etseniz, rahatla evlerinizde yatsanız, biçare koyunları müstebit kurtlar ve hırsızlar ve belâlar içinde bıraksanız daha mı iyidir; yoksa onun adem-i kifayetini (yetersizliğini) bilmekle nevm-i gafleti (gaflet uykusunu) terk edip, hanesinden her biri bir kahraman gibi koşsun, koyunların etrafında halka tutup, bir çobana bedel bin muhafız olmakla hiçbir kurt ve hırsız cesaret etmesin, daha mı iyidir?” (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 227)
Devamında “Acaba Mamehuran hırsızlarını tevbekâr ve sofi eden şu sır değil midir?” diye soran Üstad, verdiği örneğin gerçekten yaşanmış bir vak’aya dayandığını hatırlatıyor:
Orada da köy halkının toplu hareketi, koyunlarına dadanan hırsız çetesini dize getirip tevbe ettirmiş ve ıslah-ı hal etmişler.
Bu sahiplik şuuruna her zaman ve her konuda ihtiyaç var. Dayanışma halinde hep birlikte ortaya konulacak ortak bir kararlılık.
Meşrutiyeti “hakimiyet-i millet” olarak tarif eden Üstadın, “Mevcudiyet-i milleti göstermek lâzım, mevcudiyetinizi ittihadla gösteriniz” ifadeleri de bu manayı tamamlıyor.
O zaman meşrutiyet, şimdi demokrasi...