Eski İstanbul valilerinden merhum Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, Yeşilay’ın kurucuları olarak birlikte teşrik-i mesai yaptığı Bediüzzaman Said Nursî için “Yalnız din adamı değil, sosyal düşüncelere malik, kafasını ışıldatmış bir ilim adamı” diyordu. (Necmeddin Şahiner, Aydınlar Konuşuyor, s. 147)
Bediüzzaman bu tesbitin de ötesinde, çağını ve ötesini çok iyi okuyup görebilen bir feraset, öngörü ve önseziye sahipti.
Nitekim dünyadaki köklü değişimleri, sosyal ve siyasî hadiselerin seyrini, gelişmelerin istikametini büyük bir vukuf ve isabetle tahlil ve tesbit edip ona göre tavır alabildiğini, devrin gelenekçi ulemâsınca soğuk bakılıp muhalefet edilen meşrutiyeti aktif şekilde sahip çıkıp savunarak ortaya koydu. Üstelik bunu dinî delillere dayanarak yaptı. Meşrutiyeti “şeriat namına” alkışladı, savundu, sahip çıktı, Kur’ân, hadis ve Asr-ı Saadet başta olmak üzere İslâm tarihinden uygulamalarla açıkladı.
Sosyal süreçlerin geri dönülmezliği ve tarihin tekerleklerinin geriye çevrilemeyeceği ilkesini “Eski hâl muhâl; ya yeni hâl, ya izmihlâl” sözüyle vecizeleştiren de o.
Bu çerçevede Bediüzzaman’ın 31 Mart olayı ile sabote edilip rayından saptırılan İkinci Meşrutiyet sonrası gittiği şarkta aşiretlerle yaptığı ve Münazarat adıyla kitaplaştırdığı sorulu-cevaplı sohbetler son derece enteresan, önemli ve manidardır.
Bu sohbetlerin bir yerinde, istibdat devrinde manevî hâkimin kuvvet olduğunu; bu yüzden o ortamda kimin kılıcı keskin, kalbi katı ise onun yükseldiğini belirten Said Nursî, meşrutiyet, yani adalet, meşveret, kanun hâkimiyeti ve hürriyet döneminde durumun değiştiğini vurguluyor:
“Zaman-ı meşrutiyetin zembereği, ruhu, kuvveti, hakimi, ağası haktır, akıldır, marifettir [bilgidir], kanundur, efkâr-ı ammedir [kamuoyudur.]”
Hakkın, aklın, bilginin, kanunun ve kamuoyunun öne çıktığı 21. yüzyıl demokrasilerinin yükselen değerlerine 110 küsur yıl önce vurgu yapan bir öngörü: Bediüzzaman...
Ağalık ve şeyhlik kurumlarının en güçlü olduğu, meşrutiyetle arasındaki mesafe Bediüzzaman’ca “bin yıl” olarak ifade edilen bir coğrafyada dile getirilmiş olmaları, bu tesbitlere çok ayrı ve özel bir değer katıyor.