Kelimelerin kifayetsiz kaldığı zor günler geçiriyoruz.
Memleketin birçok yerinde gördüğümüz yangın manzaraları hepimizi bir hayli üzdü. Birçoğu söndürülse de, ne yazık ki bir kısmı büyük hararetle devam ediyor. Hadisenin içerisinde olan yakınlarımızın, insanlığın durumu bizleri de etkiliyor. Bu büyük musîbet karşısında duâ kalkanına sarılmak gerektiğine inanıyoruz. İnşaallah halis niyetlerle musîbetleri bertaraf edeceğiz.
Geçer diye beklediğimiz yangınların dumanı hâlâ tütüyor. Kasıtlar, ihmaller, sorumsuzluklar bitmiyor. Yardımlar uzaktan kısır kalıyor. Gerekli açıklamalar yapılmıyor. Hele ki bu musîbetin insan eliyle yapıldığını bilmek yürekleri yakıyor. İnsanlık ne ara bu boyutlara gelmiş. Bu hadiseye sebep olmak, sebep olanları bulamamak, engel olamamak. Yapacak bir şeyler olmalı elbette. Bu gibi acı hadiselerin önüne hukukla geçmek, gerekli tedbirleri almak gerekiyor. Milletin evi yanıyor, ocağı yanıyor, bağı bahçesi, yurdu yanıyor. Uzaktan seyirci kalmak insanlığa yakışmıyor. Herkes vazifesini doğru yapabilirse, Hz. İbrahim’e ateşi selâmetli kılan Rabbimiz, bize ve topraklarımıza da emniyet verecektir inşaallah.
8 insan, sayısız hayvan ve binlerce ağaçlarımızı kaybettik. Farkında mıyız? Var gücümüzle harekete geçmek gerekiyor. Yanan bizim kalemimiz, kâğıdımız, insanların ciğeri, hayvanların emeği. O canlıların feryatlarını Allah duyuyor. Bediüzzaman’ın “Zalimler için yaşasın Cehennem” nidalarını şimdi daha bir gür sesle söylemek gerekiyor. Zira anlayacak vicdan kalmadı. Ahiret iyi ki var.
Allah, her bir canlıyı ayrı ayrı sanatlarla yaratmış, kâinatı okuyabilsin diye nakışlarla süslemiş. Bir mektup gibi bütün güzellikleri, kâinatın her yerine satır satır işlemiş ve insanlığa göndermiş. Bunları görememek, okuyamamak ve en kötüsü yok etmek ne büyük bir gabavet. Ne büyük bir hıyanet. Bu hadiseler de gayretullaha dokunur elbet. Kâinattaki her bir canlının hesabı var. Bu yüzden Peygamberimiz (asm), “Kıyamet kopacağı zaman bile, birinizin elinde bir fidan varsa onu kıyamet kopmadan dikmeye gücü yeterse diksin” buyurur.
Toprak demek, insan demektir. İnsan, kendisinden geçtiyse insanlık ölmüştür. Uyanmak, vicdan toprağına sarılmak gerekiyor. Dağa, taşa örtü, canlılara gölge olan her yaratılmışa sahip çıkmalıyız. Elde duâ gibi ümit çiçeklerimiz var. Bunları ekelim, yeşertelim.
İnsanlık uyanırsa, kırılan kalpler ve umutlar da yeşerecek. Çiçekler açacak, ağaçlar büyüyecek ve meyve verecek. Canlılar hür bir şekilde gezecek.
Güneş yeniden doğacak ve toprak insanla buluşacak inşaallah.