Demokrasi’yi anlayamayan kişiler merhum cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’i de anlamaz.
Zira Demirel üç defa ihtilâl ve muhtıra ile iktidardan uzaklaştırıldı, defalarca da halkın oyu ile iktidara geldi ve muhalefete düştü. Demokratik mücadele ile, meşrû yollarla iktidara gelmesini ülkeye hizmet etmesini bildi.
Bu sebeple “Altı defa gittim, yedi defa geldim” dedi.
*
Türkiye’de Demokrasi mücadelesi 1839 “Tanzimat Fermanı” ile başladı. 1876 “Kanun-i Esasi”nin kabulü ile devam etti. 1908 “Hürriyetin İlânı” ile yeni bir döneme girdi ve nihayet 1950’de halkın oyları ile “demokrasi”ye geçilmiş oldu.
Demokrasi kalkınmayı da beraberinde getirdi. Ancak 1960’da “İhtilâller Dönemi” başladı. 1960 ihtilâli, 1971 Muhtırası, 1980 ihtilâli, 1997 Postmodern Darbesi v.s...
Bütün bunlarda Süleyman Demirel’in ihtilâllere karşı duruş sergileyerek “Hürriyetçi Demokratik Sistemi” koruma ve devam ettirme konusunda fevkalâde büyük çabaları oldu.
Adete “Demirel ile demokrasi” özdeşleşti.
*
1980 ihtilâlinden sonra 8 Eylül 1987’de yapılan referandum ile siyasî yasakların kaldırılmasında Süleyman Demirel’in çok büyük emeği oldu. Zira o günün iktidarı olan ANAP devletin bütün imkânlarını kullanarak yasakların devamı yönünde çalıştı. Bütün bunlara rağmen, diğer liderler ve Demirel’in katkılarıyla % 50.16 oy oranı, yani 75 bin oy farkı ile yasaklar kalktı.
Siyasî yasakların kalkması ile 29 Kasım 1987’de yapılan baskın seçimde Süleyman Demirel % 19.13 oy oranı ile 59 milletvekili ile TBMM’ye girmeyi başardı.
*
29 Kasım 1987 Genel Seçim sonucu kurulan hükümet programında Süleyman Demirel’in yaptığı konuşma çok önemlidir. Demirel bu konuşmanın başında “Hürriyetçi Demokratik Sistem”in ne olduğunu ve ne olmadığını ders vermektedir.
Konuşması aynen şöyledir:
“TBMM, hürriyetçi demokratik sistemin kalbidir.
“TBMM, Türkiye’de hakların hürriyetlerin bekçisidir.
“TBMM, her şeyin açıkta alenî herkesin gözü önünde cereyan etmesinin teminatıdır.
“TBMM, üstün iradenin, üstün iradesinin temsilcisi olduğu bilerek ve mutlaka evvelâ kendi yerine ve kendi haklarınıa sahip çıkarak hareket etmek durumundadır.
“TBMM, bir kenara itilemez, itilmemelidir de.. Ne TBMM, ne hür basın, ne hür ilim müesseseleri iktidarların ayak bağı değildir. Öyle telâkki edilmemelidir de.. İktidarlar TBMM’den, hür basından, hür ilim müesselerinden rahatsız oldukları sürece hürriyetçi demokrasiyi yürütmek imkânı yoktur.
“İktidarlar her rejimde vardır. Rejimi demokratik yapan hür muhalefettir, hür basındır, hür ilim müesseseleridir. Bunlar tümüyle beraberce bir ahenk içinde olmak durumundadırlar.
“Hürriyetçi demokrasi bir ülkenin halkına sadece güvenlik veren, ama güvenliğin dışında başka şey vermeyen rejimin adı değildir. Hürriyetçi demokrasi hem mal ve can güvenliğini, hem hürriyet, hem ekmeği beraberce veren rejimin adıdır. Hangisini tercih ediyorsunuz, bunlardan birisini tercih edin gibi bir tercihle vatandaş karşı karşıya bırakılırsa rejim hürriyetçi demokrasi olmaktan çıkar.
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir hukuk devleti olabilmesi millet iradesi üstünlüğünün ve hukukun üstünlüğünün mutlak manada korunmasına bağlıdır.
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir laik devlettir. Laik devlet olabilmesinin şartı, hiç kimsenin inançlarından dolayı muaheze olunmamasına bağlıdır. Ve bu ülkede hiç kimsenin inançlarından düşüncelerinden dolayı ikinci sınıf vatandaş sayılmamasına bağlıdır.
“TC devleti bir sosyal devlettir. Sosyal devlet, fakir ile zenginin arasındaki mesafenin çok büyük olmadığı, daha doğrusu bu ülkenin vatandaşlarının hepsinin, ama tümünün insanca yaşama hakkına sahip olduğu ve hakkın gerçekleştirildiği devletin adıdır. Kim ne yaparsa yapsın denilen devletin adı değildir. Binaenaleyh bir ülkede insanca yaşamaya aykırı düşen durumlar varsa, devlet sosyal devlet ilkesini gerçekleştirmiyor demektir.
“Türkiye Cumhuriyetinin bu büyük müessesesi Türkiye Cumhuriyetinin Devleti’nin hukuk devleti olması, laik devlet olması ve sosyal devlet olması vasıflarını gözetecektir.”
*
Günümüzde devletin hukuk devleti olmaktan ne kadar uzaklaştığı, hürriyetçi demokratik sisteme ne kadar ihtiyacımızın olduğu ve TBMM’nin görevini yapmaktan ne kadar uzaklaştığını yaşayarak görmekteyiz.
Demirel’in “Hürriyetçi Demokratik Sistem” tarifi, TBMM’nin bu sistemi korumadaki rolü ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin nasıl bir devlet olması gerektiği konusundaki fikirleri bundan sonra devlet adamlarına, siyasilere ve ilim adamlarına referans olacaktır.
Demirel’in adı “Demokrasi Tarihimizde” lâyık olduğu yeri mutlaka bulacaktır. Isparta İslamköy’de adına yapılan “Demokrasi Müzesi” bunun ilk adımıdır.