Zeyd İbni Erkam’dan (ra) rivayet edilen uzun bir hadiste, Resûlullah Efendimiz Ashabına ikinci bir emanetinden bahisle şöyle buyuruyordu: “Size bir de Ehl-i Beyt’imi bırakıyorum. Allah’tan korkun da Ehl-i Beyt’ime saygılı davranın. Allah’dan korkun ve Ehl-i Beyt’ime saygılı davranın.” 1
Peki, hadiste bahsedilen “Ev halkı” anlamına gelen “Ehl-i Beyt” kimlerdir? Ehl-i Beyt’in kimlerden meydana geldiği âlimler arasında, özellikle Sünnîlerle, Şiîler arasında birçok tartışmalara yol açmıştır. Bunun için sahih hadîs-i şerîflere bakmak gerekiyor:
Yukarıdaki Hadis-i şerif, Ehl-i Beyt konusundaki en sağlam hadislerden biridir. Bu hadis(in devamında) Zeyd İbni Erkam’a: “Peygamber’in Ehl-i Beyt’i kimdir? Hanımları da Ehl-i Beyt’inden değil midir? diye sorulduğunu, onun da: Evet, hanımları da Ehl-i Beyt’indendir. Fakat onun asıl Ehl-i Beyt’i, kendisinden sonra da sadaka almaları haram olan Ali, Akîl, Ca`fer ve Abbâs’ın ailelileridir dediğini gördük.”
Demek ki Hz. Peygamber’in hanımları onun Ehl-i Beytindendir. Resul-i Ekrem Efendimizin hanımlarının onun Ehl-i Beyt’inden olduğunu şu hadis-i şerif de açıkca göstermektedir:
“Efendimiz Zeyneb Binti Cahş vâlidemizle evlendiği gün, Hz. Âişe’den başlamak üzere hanımlarının odalarını birer birer dolaştı ve: Allah’ın selâmı ve rahmeti üzerinize olsun, Ehl-i Beyt!” diye selâm verip hatırlarını sordu. Her bir hanımı: Allah’ın selâmı ve rahmeti senin de üzerine olsun. Eşini nasıl buldun? Allah mübarek etsin, diye onu tebrik ettiler.”2
Bu ve benzeri hadisleri bir yana koyan Şiîler, Ehl-i Beyt’in Hz. Ali, Hz. Fâtıma ve oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile onların nesillerinden gelen kimseler olduğunu ileri sürerler. Dayanakları da şu hadistir: “Bir sabah Peygamber aleyhisselâm siyah yünden yapılmış nakışlı bir örtüye (âbâya) bürünüp evden çıktı. Yanına sırasıyla Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Fâtıma ve Hz. Ali geldiler. Hepsini de örtünün içine aldıktan sonra Ahzab Sûresinin 33. âyetini okudu: “Ey Ehl-i Beyt! Allah Teâlâ sizden günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor”3
Sahîh-i Müslim’de yer alan bu hadis de sahihtir. Sadece bu hadise sarılıp Ehl-i Beyt’in Ehl-i Âbâ da denilen Hz. Peygamber ile bu dört kişiden ibaret olduğunu söylemek ve güvenilir diğer hadislere değer vermemek nasıl doğru olabilir? Mademki yukarıdan beri zikrettiğimiz hadislerin hepsi de sağlam ve sahih hadislerdir; şu hâlde bu rivayetlerin hepsini bir arada düşünmek ve Resûl-i Ekrem Efendimiz’in Ehl-i Beyt’inin: Bütün hanımları, Kızı Hz. Fâtıma, torunları Hz. Hasan ve Hüseyin ile amcası Hz. Abbas ve amcazâdeleri Hz. Ali, Akîl ve Ca`fer’in ailelerinden ibaret olduğunu kabul etmek gerekir.
Ehl-i Beyt, bu ümmete Peygamber emanetidir. Onları sevmek, saymak, sevilip sayılmalarını temin etmek her mü’minin görevidir. Efendimiz sadakayı malın manevî kiri saydığı için onu hem kendisi yememiş, hem de soyundan gelenlerin yemesini doğru bulmamıştır.
Ayet-i kerîmede belirtildiği üzere bütün peygamberler ümmetlerinden maddî çıkar beklememişler, mükâfatlarını Allah’dan umduklarını söylemişlerdir. Hayatı boyunca halktan menfaat ummayan, tam aksine elinde avucunda ne varsa insanlara dağıtan Resûl-i Ekrem Efendimiz, soyundan gelenlere sadakayı yasaklamak suretiyle, onların peygamber yakını olmayı kötüye kullanmalarına imkân vermemiştir
Dipnotlar:
1- Riyazus Salihin, 347 Nolu Hadis
2 - Buhârî, Tefsîru sûre, 33. 8
3 - (Müslim, Fezâilü’s-sahâbe 61).