"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Asıl hüner, cevapları çoğaltmakta

M. Latif SALİHOĞLU
15 Kasım 2021, Pazartesi
Biliyorsunuz, her suâle cevap vermek, her müşkili ilmî izahlarla halletmek, Üstad Bediüzzaman’ın şiarıdır. Nitekim, onun telifatı olan Risâle–i Nurlar da aynı meslekten gidiyor, aynı metotla hizmetini icra ediyor.

Zaten bundan dolayıdır ki, Risâle–i Nur Talebeleri de konuşmalarında, makalelerinde, ders ve sohbetlerinde bu prensibe âzamî derecede riayet etmeye çalışırlar. Yani, zihinlerde soru ve istifham yerine, izahat ile cevapları çoğaltırlar.

Bu prensibe riayet etmeyenler, konuştukları şeyler doğru olsa bile, usûlde hata ediyorlar.

Zira, her doğru her yerde söylenmez. Yeri ve zamanı uygun olmadan sıralanan doğrular, ne yazık ki daha ziyade tenkit, gıybet ve dedikodu mahiyetine bürünüyor.

Bunun da, Nur’un kudsî hizmetine faydası yoktur. Aksine, büyük zararı vardır.

*

Bilhassa genç kardeşlerden bize yöneltilen bir soruyla devam edelim: Zaman zaman dinlemek durumunda kaldığımız temayüz etmiş bazı şahısların konuşması âdeta içimizi karartıyor. Ruhumuzu sıkıyor. Kalbimizi ferahlatmak yerine daraltıyor. Kafalarda yeni istifhamlara yol açıyor. Hangi konuya girse, daha çok şüphe, tereddüt, vesvese hasıl edecek şeyler söylüyor. Söyledikleri yalan–yanlış şeyler olmasa dahi, öylelerini dinledikçe şevkimiz kırılıyor, moralimiz bozuluyor, heyecanımız sönmeye yüz tutuyor. Siz bu hususta ne dersiniz?

*

Bizim ne yapmamız, nasıl davranmamız gerektiğini, yukarıda bir nebze anlattık. İlâveten, şunları söyleyebiliriz: Hakikatte, şüphe, vesvese, tereddüt hasıl edecek her bir nokta, aynı zamanda izah edilmesi, cevap verilmesi gereken bir iddiayı, yahut bir suâli ihtiva ediyor.

Cevap yerine kafalarda suâllerin adedini çoğaltmaya çalışmak, mü’minlerin kârı ve şiarı değildir.

Şüpheleri çoğaltan kişi, itikaden mü’min ve Müslim de olsa, amelen yaptığı iş mü’mince değildir. Zihinlerde tereddüt ve istifhamları uyandırmanın kimlerin vasfı ve neyin alâmeti olduğu kudsî kaynaklarda gayet vâzıh bir sûrette ifade edilerek, dahilde çıkması muhtemel “nifak” tehlikesine bilhassa dikkat çekilmiş.

Öte yandan, orta yere habire iddialar atarak, çare, devâ ve delil cephesini boş bırakmak, yahut zayıf delillerle iktifaya çalışmak da Kur’ân’ın dersine uygun değil.

Bu mühim noktaya, şu sözleriyle dikkat çekiyor Bediüzzaman Hazretleri: “Delilin müddeadan daha hafi (gizli, zayıf) olması, makam–ı istidlale (delil gösterme usûlüne) uymaz.” (İşaratü’l–İ’caz:172)

*

Nur Risâleleri’ni anlayarak okuyanlar gayet iyi bilirler ki, bu eserlerde pek çok suâl ve iddia metni de yer almaktadır. Kezâ, Risâle–i Nur’da cevapsız bırakılan hiçbir suâl yoktur.

Fakat, bu meselede bilhassa dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Risâle–i Nur’da zikredilen suâller ile iddialar, gayet kısa metinler ve ifadeler halinde yer almaktadır.

Cevap ve izah kısmı ise, nisbeten uzunca olup tam iknâ, yahut ilzam edici sûrettedir.

O halde, bizlerin kudsî hizmetlere taalluk eden söz ve yazıları da, bu hakikate mümasil olmalı. Yani, iddiaları izah, suallere cevap mahiyetini taşımalı. Hatta, muhtemel veya mukadder suâllere de cevap teşkil etmeli.

Aksi halde, yazılanlar veya söylenen şeyler, teorik plânda doğru olsa dahi, usûlsüzlük sebebiyle yanlış olur, zarar verir.

İşte, bütün bu noktaları nazar–ı dikkate alarak şunları diyebiliriz ki:

Değerli kardeşler! Size hitap eden kişi, eğer sorulara lâyıkı veçhiyle ve tatmin edici bir izahatla cevap veriyorsa, onu can–ı gönülden dinleyin ve âzamî derecede istifade etmeye çalışın. Yok, eğer konuştukça zihinlere tereddüt pompalamaya ve kafalarda istifhamlara yol açmaya, velhasıl soruların adedini çoğaltmaya çalışıyorsa, söylediklerine hiç kulak asmayın ve tesir altına da girmeyin.

Cevap yerine soruları çoğaltanlar sizden yaşça büyükse, nezâket dairesinde kalarak şöyle bir talepte bulunabilirsiniz: Siz değerli büyüğümüzden bazı soruların cevabını bekliyoruz. Aynı şekilde, bize moral verecek, şevkimizi arttıracak, heyecanımızı ziyadeleştirecek, ittifakımızı pekiştirecek, ittihadımıza kuvvet verecek, hülâsa dertlere devâ, sadre şifâ olacak şeyler duymak istiyoruz.

Ne mutlu, ihtilâfı körüklemek yerine ittifakı kuvvetlendirmeye, nifakı uyandırmak yerine ittihad ve imtizacı sağlamlaştırmaya ve nihayet sorular yerine zihinlerde cevapları ziyadeleştirmeye gayret eden dâvâ adamlarına.

Okunma Sayısı: 1208
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı