"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bazı din kardeşlerinle siyaseten kardeş olamıyorsun

M. Latif SALİHOĞLU
25 Mayıs 2023, Perşembe
Ne yaparsanız yapın, bazı şeyleri değiştiremiyorsunuz. Fert ve gruplar arasındaki mizâçlarda görülen uyumsuzluk hâli gibi, zihinlerdeki fikrî ve siyasî uyumsuzluk da söz konusu.

Bunlarda kısmî ıslâhat mümkün olsa bile, bilhassa siyaset âleminde köklü değişim hâli pek zor görünüyor. Zira, içtimaî meslek ve meşrepler farklı farklı oluyor. Kaynaşmaları, imtizâç etmeleri normal şartlarda çok az rastlanan bir durum iken, aynı ülkenin farklı zihin yapısına sahip kimi insanları savaş şartlarında bile kaynaşıp bir araya gelemiyor: 1911’deki İtalyan-Trablusgarp Harbi ile 1912-13’teki Birinci ve İkinci Balkan Harplerinde görüldüğü gibi. Hatta, İttihatçılara müzmin muhalif durumdaki bazı siyasîler, topyakûn bir ölüm-kalım mücadelesi olan Birinci Dünya Harbinde dahi bunlar hep muhalif durmaya ve cephedeki İttihatçıların mağlup olmasını ister bir pozisyonda kaldılar. 

Öyle ki, Sünûhât isimli eserde kayda geçtiği gibi, Kafkas Cephesinde İttihatçıların safında talebeleriyle birlikte harbe iştirak eden Üstad Bediüzzaman’ı bile “Neden İttihatçılarla beraber hareket ettin?” şeklinde o kahraman zâtı muahezeye çekecek kadar ileri gittiler ve bilvesile kendilerini de açık etmiş oldular.

Aşağıda okuyacağınız iki farklı metinde geçen ifadeler, söz konusu meselenin hem delil ve ispatı, hem de dünden bugüne gelen din-iman kardeşleri arasında siyasî ayrışma ve imtizaçsızlığın taraflarca da kabul ve ibrâz edilmiş birer göstergesi mahiyetindedir.

*

Birinci iktibası Bediüzzaman Said Nursî’nin Emirdağ Lâhikası isimli eserdeki bir mektuptan naklediyoruz. Bugünkü siyasî iktidarın fikir öncüleri olan Eşref Edib’in Sebilürreşad’ı ile Necip Fazıl’ın Büyük Doğu çevrelerini kast eden Üstad Bediüzzaman, bu ehl-i tarih kimselerle din-iman cihetiyle kardeş olduklarını ve fakat “siyaset noktasında” kardeş olmadıklarını çok net bir şekilde şöylece ifade ediyor:

“Eşref Edib, kırk seneden beri iman hizmetinde benim arkadaşım ve hakikî İslâmiyet mücahidlerinden bir kardeşimdir.

“Fakat, Nur Risâlelerinin ve Nurcuların siyasetle alâkaları yok. Ve rıza-i İlâhîden başka hiçbir şeye âlet edilmediğinden, mümkün olduğu kadar Risale-i Nur’un mensupları, içtimaî ve siyasî cereyanlara karışmak istemiyorlar.

“Yalnız, Sebilürreşad, (Büyük) Doğu gibi mücahidler, iman hakikatlerini ehl-i dalâletin tecavüzatından muhafazaya çalıştıkları için, ruh u canımızla onları takdir ve tahsin edip onlarla dostuz ve kardeşiz; fakat, siyaset noktasında değil.” (Age: 281)

*

İkinci iktibasımız, yukarıdaki metinde tarif edilen siyasî cereyanın en etkili aktörlerinden biri, belki de birincisi olan Necip Fazıl’ın “Son Devrin Din Mazlûmları” isimli kitabından.

Başta Erdoğan olmak üzere fikir ve siyaset yolundaki arkadaşlarının üstadı olan Necip Fazıl, ismi geçen kitapta, Said Nursî’yi iman kardeşliği cihetiyle överken, siyaset noktasında alabildiğine çürütmeye ve hatta küçük düşürmeye çalışıyor. İşte kendi ifadeleri:

“Bediüzzaman, şeriata bağlılığına ve İttihatçılara aykırılığına rağmen, Abdülhamid Hâna da zıt bir rol oynuyor.

Said Nursî, tarafını tam tâyin edemez ve hem İttihatçılara, hem Abdülhamîd’e bağlı bazı çizgiler arasındaki tezadı göremez.

Bediüzzaman, 31 Martçılarla beraber Divan-ı Harp huzurunda muhakemeye çekildi. Divan-ı Harp Reisi Hurşit Paşa sordu: “Sen de şeriat isteyenlerden imişsin; öyle mi? Said Nursî, Paşaya şu cevabı verdi: Şeriatın tek hakikatine bin vücudum olsa fedâya hazırım! Çünkü şeriat, biricik saadet sebebi, adâlet ve fazilet timsâlidir.

Said Nursî beraet ediyor. Beraet kararı bildirilince, mahkemeye teşekkür etmiyor, salondan asık yüzle çıkıyor, arkasında kalabalık bir halk yığınıyla Sultanahmed’e kadar yürüyor ve yolda kendi kendisine defalarca mırıldanıyor: “Zalimler için yaşasın Cehennem!”

İslâm ve şeriat bağlılığından nokta fedâ etmeyecek olan Bediüzzaman, Eski Said devresinde, İttihatçıların sahte hürriyetini şeriata hizmet, Abdülhamîd’in disiplinini de zulüm ve istibdat zannetmek gibi bir hatâya düşecektir.

NOT: 1960’lı yıllarda Büyük Doğu’da neşredilen bu bölümler, merhum Zübeyir Gündüzalp’i hiddete getirdi. Yatıştırılması da hayli zor oldu. (M.Kutlular)

Okunma Sayısı: 2275
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zubeyir

    26.5.2023 08:08:01

    Alla razı olsun. Bu musahhihane ve müdakkik yazılar, Nur mesleğini doğru anlamak anlamında çok ehemmiyetlidir kanaatindeyim.

  • Abdullah Tunç

    25.5.2023 21:45:31

    Bediüzzaman yolda mırıl danarak: "Zalimler için ya şasın cehennem." Cümle si doğru değildir.Bunu söy leyebilmek için Bediüzza-man'la yan yana yürümek gerekiyor.Başka türlü de mümkün değidir. Bediüzzaman, Abdulhami d'in disiplinini zulüm zan netmiş cümleside doğru değildir ve Bediüzza man'ın zanlarla hareket eden bir alim olmadığını Kısa kürek bilmiyor.İftira atıyor.Ayrıca Said Nursi tarafını tam tayin edemez Cümlesi ile başlayan pa ragraf ta sorunludur. Bedi üzzaman hayatı boyunca hep hakkın yanında, zul mun karşısında olmuştur. Kısakürek tamamen zan larla, kurgularla hareket ederek beyanlarda bulun muştur.O Abdulhamid'e toz kondurmayan tarafgir bir nazarla yazıyı yazmış tır.

  • Said Yüksekdağ

    25.5.2023 15:48:48

    Allah razı olsun Lâtif ağabeyim..

  • S.topuz

    25.5.2023 14:17:02

    "Eğer hafiflerini dünya umûruna ve şiddetlilerini vezaif-i uhreviyeye ve maneviyeye sarf etse ahlâk-ı hamîdeye menşe, hikmet ve hakikate muvafık olarak saadet-i dâreyne medar olur. İşte tahmin ederim ki nâsihlerin nasihatleri şu zamanda tesirsiz kaldığının bir sebebi şudur ki: Ahlâksız insanlara derler: "Hased etme! Hırs gösterme! Adâvet etme! İnat etme! Dünyayı sevme!" Yani, fıtratını değiştir gibi zahiren onlarca mâlâyutak bir teklifte bulunurlar. Eğer deseler ki: "Bunların yüzlerini hayırlı şeylere çeviriniz, mecralarını değiştiriniz." Hem nasihat tesir eder hem daire-i ihtiyarlarında bir emr-i teklif olur."... Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat[Y] - 36

  • S.topuz

    25.5.2023 14:14:57

    ..."Hem mesela, şiddetli bir inat ile ehemmiyetsiz, zâil, fâni umûrlara karşı hissiyatını sarf eder. Bakar ki bir dakika inada değmeyen bir şeye, bir sene inat ediyor. Hem zararlı, zehirli bir şeye inat namına sebat eder. Bakar ki bu kuvvetli his, böyle şeyler için verilmemiş. Onu onlara sarf etmek, hikmet ve hakikate münafîdir. O şiddetli inadı, o lüzumsuz umûr-u zâileye vermeyip âlî ve bâki olan hakaik-i imaniyeye ve esasat-ı İslâmiyeye ve hidemat-ı uhreviyeye sarf eder. O haslet-i rezile olan inad-ı mecazî, güzel ve âlî bir haslet olan hakiki inada yani hakta şiddetli sebata inkılab eder. İşte şu üç misal gibi; insanlar, insana verilen cihazat-ı maneviyeyi, eğer nefsin ve dünyanın hesabıyla istimal etse ve dünyada ebedî kalacak gibi gafilane davransa ahlâk-ı rezileye ve israfat ve abesiyete medar olur."... Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat[Y] - 36

  • HÇeşitcioğlu

    25.5.2023 14:10:38

    İşte bu! Şu an hizmet yolunda kan can bir fakat siyaseten ayrı arkadaşlarla; ortak paylaşımlarımıza bakıyorum. Kimse milim kıpırdamıyor ve öbürüne anlamak farketmek için bakmıyor. İpleri koparmamak için istiaze edip kirpiye dönüyorum.

  • Oğuz Yiğiter

    25.5.2023 03:51:55

    Allah razı olsun. Referans kaynaklarımızdan yolumuzu aydınlatan, adeta projektör kıymetlnde iki anektod. Hele Üstadımızın muktesıd mesleğine sadık Nur Talebeleri için. Merhum Kutlular Ağabey'den nakledilen Zübeyr Ağabey'e ait hatıra çok sarsıcı. Cenab-ı Hak, lâyık gönüllerde tesirini halk etsin inşaallah. Tebrikler, dualar...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı