Nur’un cesur zâbitlerinden Mehmed Kayalar 31 Mayıs/1 Haziran 1994’te rahmet-i Rahman’a kavuştu. Mezarı Yalova Çiftlikköy’de.
Mehmed Kayalar, 1913’te bir “Evlâd-ı Fatihân” olarak Rumeli topraklarında dünyaya gözlerini açtı. Balkan Harbi sebebiyle ailesi Konya’ya taşındı. Temel eğitimden sonra askerlik mesleğini seçti. Cesur bir zâbit oldu. Yüzbaşı olarak ordudan emekliye ayrıldı.
Onun 1950’den sonraki ömrü Risâle-i Nur’a hizmetle geçti. Görev yeri Diyarbekir’de yaptığı hizmetler dillere destan olmuştur.
Çok şiddetli mahkemelerden geçti; ders ve sohbetleri sebebiyle amansız takip ve tarassutlara maruz kaldı. Diyarbakır’daki 7. Kolordu Komutanı Cemal Tural, başta ona ve birlikte hizmet ettiği dâvâ arkadaşlarına çok büyük zulümler, kötülükler yaptı.
Fakat, o hayatının hiçbir devresinde yılmadı, çekinmedi, korku nedir bilmedi. İnandığı hayatı yaşamaya aynen devam etti. Bilhassa 27 Mayıs Darbesi’nden sonra maruz kaldığı zulümlü işkenceler, darbecilerin nasıl insanlıktan nasipsiz kimseler olduğunu gözler önüne serdi.
*
Demokrat Parti’yi deviren (27 Mayıs 1960) darbeci cuntanın sâbıkası saymakla bitecek gibi değil. Bu sâbıkalarından biri, çoğu Kürt kökenli olmak üzere 485 masum vatandaşı haksız yere Sivas’taki Kabakyazı toplama kampına sürgün etmek ve onlara işkence çektirmektir.
Yine işkenceli yargılamalar neticesi 430’u serbest bırakılırken, tanınmış, halkın itibarını kazanmış 55 kişi yeni bir sürgün cezasına çarptırıldı. Şeyh, ağa ve kanaat önderi olarak bilinen bu şahıslar, Türkiye’nin Batı bölgelerine çok dağınık bir şekilde sürgün edildiler.
Bu sürgün cezası 10 Eylül 1962 tarihine kadar devam etti. Yeni kabine, bu haksız cezaya nihayet son noktayı koydu. İşte, işkenceli sürgün cezasına çarptırılanların başında Mehmet Kayalar (Diyarbakır) geliyordu.
Diğer bazı isimler ise şöyle: Kinyas Kartal (Van), Faik Bucak (Urfa), Said Ramanlı (Batman), Ebubekir Ertaş, Said Ensarioğlu, Şeyh Selahaddin Fırat, Cemil Küfrevî...
Darbecilerin Sivas Kabakyazı Köyü’ndeki toplama kampına sürgün ettiği mazlumların bir kısmı işkence altında sağlığını kaybederken, bir kısmı ise siyasete atılarak millete hizmet yolunda ömrünü tamamladı.
*
1966’da Genelkurmay Başkanı olan Cemal Tural Paşa’nın “Nurcu düşmanlığı” çok eskiye dayanıyor. Üstad Bediüzzaman’ın en celâlli, heybetli talebelerinden biri olan Mehmed Kayalar’ın hatıralarından öğrendiğimize göre, Tural Paşa’nın bu husustaki sabıkası hayli kabarıktır.
Bu hatıra bilgilerinin bir kısmı Son Şahitler isimli eserde var; diğer bir kısmını ise emekli muallim İrfan Haspolat’tan bizzat dinledik.
Meğerse, Cemal Tural’ın daha 1950’li yıllarda hem Üstad Bediüzzaman’a, hem de talebesi Mehmed Kayalar’a karşı şiddetli bir husûmeti varmış. Merhum Kayalar, askeriyede kendisi yüzbaşı, Tural’ın ise albay rütbesinde bulunduğu günlerde, zaman zaman karşı karşıya geldiklerini ve rütbesi yüksek olmasına rağmen Tural’ın kendisinden titreyecek derecede korktuğunu beyan ediyor.
Yüzbaşı Kayalar emekli olup Diyarbekir’de geniş katılımlı Nur derslerine başladığı günlerde, Tural Paşa da aynı yerde Kolordu Komutanı olmuş ve bütün kuvvetiyle bu derslere mani olmaya çalışmış.
Mehmed Kayalar’ın bu durumdan büyük rahatsızlık duyduğunu ve bir şekilde harekete geçme ihtimalinin belirdiğini hisseden-öğrenen Üstad Bediüzzaman, hayatının bu son deminde talebesini Ankara’ya çağırır ve Beyrut Palas Oteli’nde ona şifahî tarzda “müsbet hareket” dersini verir. Orada bulunan diğer talebeleri de bu dersi pür dikkat dinler ve çokça istifade ederler.