Bu vatanda modern anlamdaki darbe geleneğini ilk başlatan kişi olarak bilinen zamanın Genelkurmay Başkanı (Serasker) Hüseyin Avni Paşa, 15 Haziran 1876’da uğradığı silâhlı sûikast sonucu feci şekilde can verdi.
Böylesine feci bir âkıbetle gitmiş olmasına rağmen, yaklaşık yüz elli yıldır ona rahmet okuyana rastlayamadık. Aynen, darbeci maşalardan Mahmut Şevket Paşaya, Cemal Gürsel Paşaya, General Madanoğlu’na, Kenan Evren Paşaya rahmet okunmadığı gibi.
Buna mukabil, kanlı darbelere mâruz kalan Sultan Abdülaziz’e, Sultan Abdülhamid’e, Adnan Menderes’e, Süleyman Demirel’e milyonlarca insanımız rahmet okumaya devam ediyor.
Bu mazlum devlet adamlarından herhangi birine rahmet okumayan kimselerin, bir siyasî kin, garaz, taassup ve tarafgirlikle hareket ettiğine zerrece şüphem yoktur. Darbeye maruz kalmış bir devlet adamının siyasetini beğenmeyenler de, ona rahmet okuması lazım. Misal: Sultan Abdülhamid’in siyasetini beğenmediğimiz halde, onu daima rahmetle yâd ediyoruz. Ama, bir muhtıra ve bir darbeye mâruz kalan S. Demirel’e olan siyasî kin, düşmanlık ve tarafgirlik sebebiyle vicdanını satan, âhiretini cayır cayır yakan çok sayıda insan gördük, biliyor, tanıyoruz ki, yazıklar olsun.
Bu girizgâhtan sonra, tekrar günün tarihi itibariyle sadede dönüyoruz.
*
Türkiye’de yaşanan ilk askerî darbe, I. Meşrûtiyet’in ilânından yaklaşık altı ay evvel vuku buldu. Darbecilerin başında ise, zamanın Genelkurmay Başkanı (Serasker) Hüseyin Avni Paşa vardı.
30 Mayıs 1876’da Sultan Abdülaziz’i tahttan indiren askerler, ona çok kötü muamelede bulundu. Sonradan ortaya çıkan bazı resim bilgi ve belgeler, doğrusu tam da birer utanç vesikası hüviyetinde. Mazlûm padişahı bir odaya hapsettiren darbeciler, aynı zamanda ondan korktukları için, çok sinsice bir sûikast planını hazırladılar. Günlerce aç bırakıp önce o pehlivan yapılı sultanı takattan düşürdüler. Sonra da odasına kuvvetli cellâtları sokup ellerini bileklerinden kestiler. Bu yaptıklarına ise, ne yazık ki “intihar” süsü verdiler: 4 Haziran 1876.
Halkın ekseriyeti, hadisenin intihar olmayıp, düpedüz bir cinayet olduğuna inandı. Sorumlu olarak da, Hüseyin Avni Paşa ile yakın adamlarını bildi.
Zincirleme gelen ölümler
Sultan Abdülaziz’in vefatından 4 gün sonra, onun Çerkes asıllı hanımı Neş’erek Hatun da hastalanarak vefat etti. Bu hanım sultan, aynı zamanda Osmanlı ordusunda genç bir subay olan Çerkes Hasan’ın ablası idi.
Aradan 3-4 günlük bir zaman geçmişti ki (15/16 Haziran gecesi), bu kez darbe lideri Hüseyin Avni Paşa ile aralarında Hariciye Nâzırının da bulunduğu 5 kişi Çerkez Hasan tarafından vurularak öldürüldü.
Çerkes Hasan ise, 17/18 Haziran gecesi sabahın erken saatlerinde Genelkurmay Başkanlığının (şimdiki İstanbul Üniversitesi) Bayezid kapısında asılmak sûretiyle idam edildi.
Bütün bu gelişmeleri korku ve dehşet içinde takip eden yeni padişah Sultan 5. Murad, elinde olmadan evham hastalığına yakalandı ve sonunda cinnet geçirecek bir noktaya geldi. 31 Ağustos’ta doktorların raporuyla tahttan indirildi ve onun yerine Sultan Abdülaziz’in yeğeni Sultan II. Abdülhamid tahta getirildi.
*
Netice itibariyle, Çerkez Hasan, halkın nazarında bir kahraman oldu. Hüseyin Avni’nin ölümüne bir cihet sevinen halk, Sultan Abdülaziz’i ise hiç unutmadı. Onun için nice ağıtlar yakıldı, mersiyeler söylendi.