Prof. Mehmet Görmez, henüz normal süresi dolmadan, geçen sene Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan ayrıldı. Onun yerine, Yalova Üniversitesi Rektörlüğü’ne henüz yeni atanmış olan Prof. Ali Erbaş getirildi.
“Başkanlık” seviyesindeki bu değişimden sonra, Diyanet Teşkilâtı’nda, Risâle-i Nur’un neşrine olan bakış ve yaklaşım tarzında da tersine doğru bir değişimin yaşandığına dair muhtelif bazı duyumlar almaktayız.
Duyumların ötesinde, kitap fuarlarında ve yurt genelindeki kitap satış noktalarında da, aynı noktaya kuvvet veren gözlemlerimiz var.
Dolayısıyla, doğru şekilde bir durum tesbitine ve meselenin tahkik edilmesine ihtiyaç hasıl olduğu kanaat ve düşüncesindeyiz.
* * *
Bilindiği gibi, sayın Mehmet Görmez’in başkanlığı zamanında, DİB tarafından büyük-küçük Nur Risâleleri’nin neşrine başlandı.
Hepimizi memnun eden bu durum, aynı zamanda Üstad Bediüzzaman’ın da hem arzusu idi, hem de tavsiyesine uygundu.
Bir süre sonra ise, işin seyri değişmeye başladı: Risâle-i Nur’un neşri “Devlet-Diyanet” tekeline alınmaya ve siyasiler tarafından da seçim-siyaset malzemesi yapılmaya çalışıldı.
Yeni Asya camiası olarak, biz işin bu menfi tarafına karşı direndik, meşrû dairede mücadele ettik ve lillahilhamd iyi bir netice hâsıl oldu.
Buna ve her şeye rağmen, Diyanet tarafından da Risâlelerin neşredilmesine müsbet bir nazarla bakmaya devam ettik. Ne var ki, gelinen nokta hayli düşündürücü görünüyor. Bu sebeple, sırf meseleyi tahkik maksadıyla, Diyanet’teki yetkililere şu suâlleri tevcih ediyoruz:
1) Küçük-büyük boy Nur Risâleleri’nin neşri devam ediyor mu, yoksa yeni baskıların yapılması durdurulmuş vaziyette mi?
2) Mevcudu bitenler tekrar basılıyor mu?
3) Orijinal nüshası elinizde bulunan Nur Külliyatı’nın tamamı neşredilecek mi?
4) Nur Risâleleri, kitap fuarları ile Diyanet’in kitap satış şubelerinde tezgâha konuluyor ve raflarda teşhir ediliyor mu?
5) Aksine bir durum söz konusu ise, bunun sebep ve gerekçeleri nelerdir?
Cevapları sabırla ve saygı ile bekliyoruz.
***
GÜNÜN TARİHİ: 14 Haziran 1992
Av. Bekir Berk
Binlerce mazlûmun müdafaasını pervâsızca yapmış olan “efsanevî avukat” Bekir Berk, 14 Haziran 1992’de İstanbul’daki bir özel hastanede Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Cenaze namazı Fatih Camii’nde kılındı. Mezarı, Eyüpsultan Kabristanı’nda, Nur Talebeleri’nin medfûn bulunduğu adacıkta.
* * *
Ekim 2017’de vefat eden Samsunlu Hamdi Sağlamer, merhum Bekir Berk ile ilgili yaşadığı ibret dolu bir hadiseyi şöyle anlatır:
Sene 1964. Hadise, Ankara Yargıtay'da cereyan etti. Av. Bekir Berk, “Temyiz'de mahkeme var, birlikte gidelim” dedi. Bana bir çanta verdi; içinde ne olduğunu bilmiyordum.
Manzara dehşet vericiydi: Yuvarlak bir masa etrafında 27 Mayıs Darbesi’nin karanlık yüzlü adamları çöreklenmişlerdi. Egesel'ler, Başol'lar oradaydı. Bekir Beyi tâ Yassıada'dan tanıyorlardı. Kin ve nefret dolu gözlerle bizi süzüyorlardı.
Savcı Egesel, Bekir Ağabeyin moralini bozacak şeyler yapıyordu: Masaya vuruyor, dinlemez görünüyordu... Bekir Ağabey, hiç aldırış etmeden 40 dakika savunma yaptı. Belgeleri sundu ve bunların zapta geçirilmesini istedi. Zapta geçme talebi, Egesel'i kızdırdı. İki eliyle masayı tutup yüksek sesle: "Kime, güveniyorsun Bekir Bey! Neyine güveniyorsun sen!" diye tehdit etti.
Bekir Ağabey, tehdide pabuç bırakacak adam değildi. Hemen "Ver şunu!" deyip hızla çantayı elimden kaptı. Baktım, içinde sürekli taşıdığı kefenini çıkardı. (Adamların gözleri faltaşı gibi açıldı.) Sonra, gür bir sesle: "Ben Allah'a güveniyorum!" dedi. Ardından, kefeni fırlattı ve konuşmasına devam etti...

@salihoglulatif:
Milyonların 85 yıllık arzu, talep, hasret ve beklentisini Sn. Meral Akşener'e de net şekilde iletiyoruz: İktidara geldiğinizde Ayasofya'yı ibadete açacak mısınız? Lütfen, siz de açık ve net şekilde cevap verin?