Mühim bir vesile ile Fildişi Sahili ülkesine geldik. Resmî adı, Fransızca Côte d’Ivoire. Nasipse, Türkiye’de kış mevsimi bitimine kadar burada kalmayı planlıyoruz. Ülkede şu an yaz-bahar mevsimi yaşanıyor.
Fildişi Sahili, Afrika’nın batısında, Atlas Okyanusu sahilinde yer alıyor. Yüzölçümü Türkiye’nin yarısından daha az olup, nüfusu 27 milyon civarında. Nüfusun yarısına yakını Müslüman. Geriye kalan nüfusun çoğunluğunu Hııristiyanlığın farklı mezheplerine bağlı olanlar (% 38) ile mahallî inançlara sahip kimseler teşkil ediyor.
1960’a kadar Fransız kolonisi olan ülkenin resmî dili Fransızcadır. Yerli halkın çoğu fakir ve yoksul durumda olup, ülkedeki etkili yabancı unsurların başında yine Fransızlar geliyor. Onları Lübnanlı tüccarlar ile Çinli yatırımcılar takip ediyor. Türkiye’den gelen işçi ve yatırımcıların varlığı yeni yeni hissedilmeye başladı.
Burada tutunabilmek, tatminkâr bir işte çalışabilmek için yabancı dil, özellikle de Fransızca bilmek gerekiyor.
*
Fildişi Sahili’nin en büyük şehri Abidjan. Atlas Okyanusu’nun sahil şeridinde yer alıyor. Ülkenin ilk ve tek havalimanı da burada. Kayıtsız olanlarla birlikte şehrin nüfusu 5 milyonun üzerinde. Resmî başkent ise, iç kısımlarda yer alan küçük bir şehir: Yamoussoukro. Toplam 12’yi bulan diğer şehirler de Abidjan’a nisbeten nüfusu az ve gelişmişlik seviyesi bir hayli gerilerde.
Toplam 2 milyonu bulan beyazların-yabancıların (Fransız, Lübnanlı, Çinli, Türkler ve diğerleri) refah seviyesi ekseriyet itibariyle yüksek. Yerli halktan refah seviyesi yüksek olanların oranı yüzde 20’nin de altında. Geriye kalan yüzde 80’lik nüfus pek fakir olup ilkel bir hayata talim ediyor. Bunların da çoğunluğu baraka tipi yerlerde yaşıyor.
GÖZLEM: İLKEL BALIKÇILIK
Bu uzak diyara gelmişken, buradaki dinî, sosyal, siyasî, iktisadî, kültürel, sağlık ve eğitim gibi hayatın değişik sahalarındaki yaşantıyı da dikkatle gözlemlemeye ve bunları resimleyerek kayıt altına almaya çalışıyoruz. Bilvesile, bunların bir kısmını burada sizinle paylaşmak istiyoruz.
Abidjan şehir merkezi dışındaki ilk seyahatimizi 80 km. uzaktaki Atlas Okyanusu sahiline doğru yaptık. Burası hem bir sayfiye yeri, hem de ilkel hayat şartlarında yaşayan amatör balıkçıların ailecek yaşadığı çok garip bir yer.
Balıkçı barınaklarını dolaştık. Köy desem, köy değil; mahalle desem mahalle değil. Aralarında ancak bir metre kadar mesafenin bulunduğu onlarca evin hemen tamamı tek katlı baraka şeklinde. Nem, rutubet ve dalgaların gümbürtüsü had safhada. Temizliğin, altyapının esamisi yok. Allah onların yardımcısı olsun ve işlerini kolaylaştırsın.
Yerleşik köy halkı balıkçılık yapıyor. Liman yok, iskele yok; tekneleri itme-çekme motorları yok. Her iş bilek gücüyle yapılıyor.
Köy halkının yaklaşık on kadar ahşap teknesi var. Kalın tahtalardan yapılmış teknelerin ağırlığı iki tondan fazla. Kızaklar üzerinde halatlarla çekerek okyanusa doğru sürükletiyorlar. Dev dalgaları aşıncaya kadar en az on adama ihtiyaç var. Gün boyu ağ atarak birkaç kilo balıkla dönüyorlar. Dönüşte, tekneyi sudan çıkarıp elli metre kadar geriye çekmek için en az 15 adama ihtiyaç var. Bu işi yıllardır aynı yöntemle yapıyorlar. Bir milim ilerleme yok. Biz de bir ara yanlarına gidip tekne çekmede yardım etmeye çalıştık. Hallerini yakından gördük. Hem acıklı, hem düşündürücü haller... “Allah yardımcınız olsun” deyip yolumuza devam ettik.