Daha çok “Minyeli Abullah’ın yazarı” olarak zihinlerde iz bırakan Hekimoğlu İsmail, geçen sene (2022) 15 Ocak günü vefat etti. Cenab-ı Hak’tan ona rahmet ve mağfiret dilereyerek başlayalım.
Asıl ismi Ömer Okçu’dur. 1932 Erzincan doğumludur. Gazetecilik-yazarlık mesleğinde, dedesinin ismi olan “Hekimoğlu İsmail”i müstear isim olarak kullanmayı tercih etti. Genellikle de bu müstear isimle bilinmekte, tanınmaktadır.
*
Hekimoğlu İsmail, ilk ve orta tahsilini Erzincan’da tamamladı. Ardından, Zırhlı Birlikler Okulu’nu bitirdi. 1952’de astsubay olarak göreve başladığı Türk Silahlı Kuvvetleri’nden 1972’de emekli oldu.
İlk romanı olan ‘Minyeli Abulllah’ı henüz emekli olmadan yazdı. Emekli olduktan sonra hem Yeni Asya gazetesine köşe yazılarına başladı, eş zamanlı olarak, kitapları da aynı bünye içinde peşpeşe yayın hayatına kazandırılmış oldu. Bir taraftan da yurdun dört bir yanında seri konferanslar vermeye devam ediyordu.
1975’te aylık Sur dergisini çıkardı. Bilahare, Türdav ve Timaş yayınevinin kurucuları arasında yer aldı.
*
Merhum Hekimoğlu İsmail Ağabey ile muhtelif zamanlarda görüşmelerimiz oldu. Kendisini ilk olarak 1970’lı yılların ortalarında konferans için geldiği Siirt’te gördüm.
Batman’da lise talebesiydim. Sırf konferansı dinlemek için, bir grup arkadaşla birlikte Siirt merkezine gittik. En büyük sinema salonunun tamamen dolmuş olduğunu gördük. Şevk, heyecan, coşku had safhada idi. Konferansın konusu “Ölüler Diriliyor” idi. Bu konferansın ana metni, bilahare broşür olarak neşredildi.
*
1979 yılı başlarında İstanbul’a gelip Yeni Asya’da çalışmaya başladıktan sonra, Hekimoğlu İsmail Ağabey ile daha sık görüşmeye başladık. Çalıştığım ünite olan Perakende Satış Servisi’ne zaman zaman uğrar, hal-hatır sorar, kitap satışlarının nasıl bir seyir takip ettiğini merakla sorup dinlerdi. Kitap okuyucusunun profili, ilgili alanı, alım gücü, vesair konuları da ilgiyle takip ederdi.
Daha sonraki yıllarda Sağlık Elemanları Vakfındaki bir seminerde kendisini dinleme imkânını bulduk. Seminerin siyaset ile ilgili kısmında mutabık kalamadık, farklı düştük. Nezaket içinde, yine de sonuna kadar dinlemeye devam ettik.
*
Vefat ettiğinde yurt dışındaydık. Kendisiyle son görüşmemiz, Cerrahpaşa’daki evinde yarı felçli halde yatarken mümkün olabildi. Ziyaret esnasında, yayına hazırlamayı planladığımız 5 ciltlik “Ahirzaman Tarihi” serisiyle ilgili istişarelerde bulunduk. Yakın tarih içinde yer alan “İlke ve İnkılâplar”ı yazmanın kolay olmadığını, bunu nasıl yazacağımızı sordular. Biz de Meclis’te kabul edilen bu kanunlarla ilgili tarih ve karar sayısını esas alarak, bilgi ve belgeler ışığında konuyu ele aldığımızı ifade ettik. Tebrik ettiler ve muvaffakiyetimiz için dua buyurdular.
*
Sohbet esnasında, ziyaretinde bulunduğumuz üç arkadaşın huzurunda, özellikle felçli haline işaret ederek şunları söyledi: Kardeşlerim, ben tokat yedim. Şefkatli, fakat şiddetli bir tokat yedim. Bunun bir sebebi olarak, “Müslüman ve Para” konusu üzerinde çok tahşidat yaptığımı düşünüyorum. Bunu yapmamam lazımdı. Bu bizim öncelikli meselemiz değildir. Öncelikli olarak yapmam gereken, Risale-i Nur merkezli seyahatler, dersler, sohbetler olmalıydı. Bunu hakkıyla yapmadığım için, Cenab-ı Hak bir tokat vurup “Yat aşağı!” dedi. İnşallah hatalarıma kefaret olmuştur.