Sosyal, siyasî ve hukukî değerler sıralamasının başında şunları görüyoruz: Hürriyet, meşrûtiyet (demokrasi), cumhuriyet, adâlet…
Bu muazzam değerlerin liste başında yer almadığı bir rejimi, yahut bir sistemi de güvenli, sağlam ve sağlıklı olarak görmüyoruz, göremiyoruz.
Bizde yüz yıla yakındır kör-topal bir cumhuriyet var. Darbeli demokrasinin ömrü yetmiş yıl. Hürriyet ve adâlet ise, hak getire. Onların adı var; ama, maalesef kendileri yok hükmünde.
Hükûmetten devlete geçiş
Bilindiği gibi, Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te ilân edildi. O tarihe kadar adı Türkiye Hükûmeti olan Ankara merkezli yapının-sistemin adı Türkiye Cumhuriyeti Devleti oldu.
Ne var ki, yeni kurulan bu Cumhuriyet idaresi, kelimenin tam anlamıyla “Kemalist ipotekli” bir yapıya dönüştürüldü. Özetle, belli bir zümre tarafından adı Cumhuriyet diye konulmakla beraber, uygulama bambaşka bir mahiyete büründü. İçinde ne cumhurun kendisi var, ne muhalif bir siyasî görüşe yer var; ne hürriyet ve ne de adâlet…
Hatta öyle ki, cumhuriyetçi oldukları halde, Kemalist Halkçılarla birlikte hareket etmeyen İstiklâl kahramanı bazı mühim şahsiyetler dahi, yeni Cumhuriyetin dışına atıldı, yahut dışında tutulmaya çalışıldı. Bu ise, haliyle 98 yıldır zihinleri meşgul eden bir noktadır. Bu noktayı aşağıda bir derece izah etmeye çalışalım.
*
Evet, pekçok insanımızın zihnini meşgul eden şöyle bir soru var: Cumhuriyet’in ilân edildiği 29 Ekim günü, İstiklâl Harbi’nin en güçlü ve parlak isimleri arasında yer alan Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Paşa, Refet Paşa ve Dr. Adnan Adıvar ve eşi Halide Edib gibi önemli şahsiyetler neredeydi? Cumhuriyet’in ilânı safhasıyla ilgili olarak, onların isimleri neden hiç zikredilmiyor?
Bu suâlin kısacık bir cevabı şudur: Millî Mücadelenin kahraman kumandanları arasında liste başı olan bu şahsiyetlerin hiçbiri Cumhuriyet’e karşı değildi. Aksine, onlar Cumhuriyetle birlikte demokrasiyi de savunanların başında geliyordu. Öyle ki, Cumhuriyet devrinin ilk ana muhalefet partisini (TCF) kuran, yine onlar oldu.
Ne var ki, bu şahsiyetlerin tamamı, Cumhuriyet’in ilân edildiği günlerde Ankara’da değillerdi. Esasında, Cumhuriyet’in ilânı özellikle o şahsiyetlerin Ankara dışında olduğu güne denk getirildiği dahi söylenebilir.
Zira, aynı yıl içinde yapılan genel seçimlerde II. Grup nasıl dışlandı ise, ikinci kademede sıra bu şöhretli isimlere gelmişti.
Nitekim, kısa süre sonra dışlandılar. Cumhuriyet, bir bakıma belli bir grubun inhisarına alındı; Karabekir ve arkadaşları bu “sevap”tan mahrûm bırakıldı ve bilâhare devlet/hükûmet idaresinden büsbütün uzaklaştırıldılar.
Şimdi de, kısaca kimin nerede olduğuna bakalım.
Karabekir Paşa, 29 Ekim (1923) günü, önceden çıkmış olduğu yurt gezisinin Trabzon etabındaydı. Aynı gün, vazife değişikliği yapılarak, kendisinin Birinci Ordu Müfettişliği’ne tâyin edildiği emrini alıyor. (Bkz: K. Karabekir; Günlükler: 882)
Yukarıda ismini zikrettiğimiz muhalif grubun diğer şahsiyetleri ise, 29 Ekim günü Ankara dışında ve daha çok İstanbul’da bulunmakta idiler. (Bkz: TTK yayınlarından Cumhuriyet Tarihi Kronolojisi: 399)
Bir yıl sonra ordudan ayrılarak siyasete atılan ve Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kuracak olan muhalif şahsiyetlerin 29 Ekim günü Ankara dışında bulunacakları önceden belliydi. Belki de, bunun için önceden bir ayarlama yapıldı. Sonuç itibariyle, Cumhuriyet’i ilân takvimi bu duruma göre işletildi. Çünkü, Kemalist olmayanların tamamı, yeni yönetim şeklinin tamamen dışında tutulmak isteniyordu. Nitekim, Cumhuriyet’in ilk devresindeki uygulamalarda da bu durum aynen sergilenmiş oldu.