"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Osmanlı’ya dost “sözde Kemalist”

M. Latif SALİHOĞLU
23 Şubat 2024, Cuma
Bir önceki yazımızın başlığı “Şeriata düşman sözde Müslüman” şeklindeydi. O yazıda, şeriata düşman olan bir kimsenin, hakiki Müslüman olup olmadığının şüpheli ve tartışmalı olduğu noktası üzerinde durduk.

Bugünkü yazıda da, benzer tarzda bir mantık örgüsüyle şu meseleyi sorgulamaya çalışıyoruz: Bir kimse hem Osmanlı’ya samimi dost, hem de aynı anda samimi bir Atatürkçü, yahut Kemalist olabilir mi?

Bize göre, böylesi bir durum her bakımdan imkânsız görünüyor. Tıpkı, bir kimse aynı anda hem Kemalist, hem şuurlu bir Müslüman olamadığı, bir kimse aynı anda hem laikliği hem şeriatı savunmasının mümkün olamadığı gibi…

*

Evet, hakikat–i halde böyle zıt şeyler aynı kişilerde olmaz ve olmamalı. Ama, burası Türkiye… Burada, sanki bütün bu aykırılıklar bir arada oluyormuş gibi gösterenler, hatta iddia edenler var, ne yazık ki...

Dünyanın hiçbir yerinde olmayan, hiçbir ülkede rastlanılmayan böylesi aciplikler, gariplikler, burada neredeyse sıradan, yani adiyattan sayılır bir hale gelmiş. Hem de, nisbeten iyi görünen, hatta demokrat görünen bazı kimseler tarafından.

*

Vaktile Radikal gazetesinde yazan politikacılardan Hasan Celal Güzel, 21 Şubat 2010 (Pazar) tarihli yazısında, hem Mustafa Kemal’i medhedip ona gayet yüksek paye payeyi veriyor, hem de M. Kemal'in doğrudan inisiyatifi ile hudut harici edilerek adeta Anadolu’dan ve hatta tarih sahnesinden silinen Osmanlı’yı savunuyor. Aynen, bugünlerde de benzeri ifadeler sarf edildiği gibi. Bakıyorsunuz, ortaya zırtapozun biri çıkıp hem “Ecdadımız Osmanlı” hamasetini pompalıyor, hem de Mustafa Kemal’i göklere çıkarmaya çalışıyor.

Bu nasıl olur, demeyin. İşte söz konusu köşe yazısına yansıyan bu yaman çelişkiden kısacak bir kesit:

1. "Bu mazlum ve mağdur millet tam 100 yıldan beri, kendisini hor gören, aşağılayan ve câhil sayan yarı aydınların tahakkümü altında eziliyor. Yeni Osmanlılar, Jöntürkler, İttihatçılar derken genç nesiller, halkına yabancılaşmış bu cühelâ tâifesi tarafından hebâ edildi. Koskoca bir Cihan İmparatorluğu, bu basiretsiz ve ferasetsiz jakoben elitler yüzünden tarih sahnesinden silindi.

2. "Millî Mücadele’nin önderi Mustafa Kemal Paşa, bu kutsal mücadelesini ‘irade–i milliye’ye dayanarak gerçekleştirdi. ‘Hâkimiyet bilâ kayd ü şart milletindir’ düsturu ona aittir ve millet iradesinin önemini en güzel şekilde ifade eder."

*

İşte, nazara vermek istediğimiz asıl tuhaflığı, bütün netliği ve keskinliği ile görüp okudunuz. Merhum H. C. Güzel’in yerine bugün başka adamları, yahut madamları koyabilirsiniz. Hem M. Kemal’i savunmak, hem Osmanlı’yı savunmak adına kendilerini adeta paralarcasına yazıp konuşuyorlar.

Şimdi biz kalkıp ne diyelim bunlara? En iyisi, aklı muhakemeye, vicdanları uyarmaya yarayacak bazı soruları sıralayıp şimdilik öyle bırakmak. İşte, söz konusu çarpık fikirlere kulak kabartan, yahut çanak tutan şakınları bir derece düşünmeye yarayacak bazı suâller:

1. Övdüğünüz Mustafa Kemal, kötüsünün de kötüsü olarak gösterdiğiniz İttihatçıların içinden gelme-çıkma değil midir?

2. Mustafa Kemal, Osmanlı'ya içerden en yıkıcı darbeyi vuran Hareket Ordusuna mensup değil miydi? Hatta o toplama ordunun 5 kişilik kurmay kadrosunun başı değil miydi?

3. Hem Saltanatı, hem de Hilafet makamını lağvederek tarihe gömen ekibin lideri yine aynı şahıs değil midir?

4. Millî Mücadelenin ilk kadrosunu teşkil eden Osmanlı zabitlerinden K. Karabekir, Cafer Tayyar, Refet Bele, Rauf Orbay, Fahreddin Paşa, hatta Ethem Bey, Mersinli Cemal Paşa ve Ali Fuat Paşa gibi zatları yok saymak neden? Millî iradenin şahlanışında bunların hiç mi hissesi yok? Neden bütün şerefi bir tek şahsa mal ediyorsunuz?

Evet, bu sâllerin cevabını doğru şekilde bulanların, hem aklın muhakemesiyle, hem vicdanın terazisiyle hareket edeceklerini tahmin ediyoruz.

Okunma Sayısı: 1670
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • M. Can

    23.2.2024 06:59:40

    Sadece şu durum var, Meşrutiyet, şimdiki adıyla Cumhuriyet konulan o zamanki adı Meşrutiyet olan yönetim ilan edilmiş, meclis teşkil edilmişken, çok partili hayata geçilmişken, sonrasında sadece adını değiştirip, kendisini yaşatmayarak çok partili hayata geçmeyi de kendi nefsinden başkasını tehlike görüp geçmeyi kendi nefsinde başaramayarak, kendi nefsinde Meşrutiyeti, Cumhuriyeti değil, tek adamcılığı aşamayanın nasıl Cumhuriyeti ilk ben, biz ilan ettik demesi makul oluyor, o nasıl cumhuriyetçi adına layık olabiliyor, ben de orasını bile düşünebilecek kadar aklı o zihtiyetteki kişilerden beklemiyorum, siz de beklemeyin.

  • Abdullah Tunç

    23.2.2024 06:29:35

    Cem-i zıddeynin imkân sızlığında ehli tahkik itti fak etmişler.Ama günümü zün bir kısım insanında bu imkânsız hal vukubu lıyor.Ehli tahkikin bu hük mü, herhalde üç kuvveti istikamette olan insanlar içindir.Akıl kuvveti cerbe zede olanlar birbirine zıt iki şeyi bir arada bulundu rabiliyorlar.Aslında bu, asrın imamını tanımayan cehalet üzerine gider diye bir hadisi şerifin mansıyla da alakalı bir durumdur. Bu tip gariplik ve acaiplik ler bu ülkede oluyor.Ya kın tarih ve tarihi şahsiyet ler doğru olarak bilinmi yor.Gerçek hüviyetleriyle tanıtılmıyor.Öyle olunca Zıt görüşlü şahşiyetler bir kafada, müspet manada bir arada barındırılabiliyor Yani imkânsız olan cem-i zıddeyn gerçekleşiyor.Bu normal bir durum mudur asla değildir.Bir anda bir yere hem ışık ve hemde karanlık hakim olabilir mi?Bir donma hali ile aşı rı sıcaklık bir anda aynı yerde olabilir mi? Asla. Ama bir kısım insanları mız bu imkânsızı başara biliyorlar!!!...Bu da ahirza manın alametlerinden biri olsa gerek.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı