Kenan Evren (1917-2015), klâsik darbeciliğin ülkemizdeki son temsilcisi, yani son darbeci başı olan kişisidir.
2015 yılı 9 Mayıs’ında öldü; 12-13 Mayıs’ta tamamlanan cenaze törenleri neticesinde, Ankara’daki Devlet Mezarlığı’na defnedildi.
Bu son darbecinin ölümünden 39 gün sonra, 17 Haziran’da 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel (1924-2015) vefat etti. Onun cenazesi ise, Devlet Mezarlığı yerine, doğduğu yer olan Isparta’ya bağlı İslâmköy’e götürülüp defnedildi.
***
Burada, kaderin garip bir tecellisi dikkat çekiyor. Şöyle ki: Yaş itibariyle aynı dönemin şöhretleri arasında yer alan Kenan Evren’in yolu bir çok defa kesişti. Demirel, 1980’de Başbakan iken Evren Paşa da onun Genelkurmay Başkanı idi. Aynı yılın 12 Eylül’ünde darbe yapan askerî cuntanın başında Org. Evren vardı. Darbe konseyi, siyaset yasağı koyduğu Demirel’i önce Çanakkale’ye bağlı Hamzakoy’a, sonra da Zincirbozan’a sürdü.
Evren ve cuntacı arkadaşlarının maksadı, Demirel’i siyaseten bitirmek ve onu tarihe gömmek idi. Ne var ki, durum tam tersine oldu. Demirel, dillere destan bir mücadele vererek, 1987’de tekrar siyasete döndü. 1991’de Başbakan, 1993’te de Cumhurbaşkanı oldu. Bir bakıma, Kenan Evren’in silâh zoruyla ele geçirdiği makama sandığın gücüyle çıktı. Dahası, Çankaya Köşkü’nde otururken, Kenan Evren’i adeta ayağına getirterek, onu şeref ve haysiyetini hâk ile yeksân etti. Siyasetçi olduğu için, mücadelesini de bu kulvarda vererek, tartışmasız bir başarıya imza atmış oldu.
Kenan Evren, hiç pişmanlık duymadığı “Darbecilik” damgası ile gitti; Süleyman Demirel ise, bir “Demokrasi kahramanı” olarak tarihteki yerini alarak gitti.
***
Kenan Evren denince, o dönemi yaşayanlar, 12 Eylül Darbesi’nden sonra sarf ettiği bazı söz ve davranışlarıyla onu hatırlar.
Birkaç tanesini kısaca hatırlatalım:
Darbe konseyi üyeleri, darbeden sonra sıklıkla yurt gezisine çıktılar. Her gittikleri yerde mitingler düzenletip nutuklar verdiler. Kenan Paşa, hemen her konuşmasında âyet-hadis meali vererek din ile aldatmayı da ihmal etmezdi. Onun bütün mitingleri, ayrıca tek tv kanalı olan TRT’den de veriliyor idi. Erzurum’daki miting, Ramazan ayına denk geldi. Meydanı dolduran mütedeyyin Erzurum halkı oruçlu iken, Evren Paşa milletin gözü önünde lıkır lıkır su içti. Fark edildiğini ve bunun büyük bir ayıp sayıldığını anlayınca da “Ben seferiyim” diyerek, geçiştirmeye çalıştı.
***
Evren’in unutulmaz iki sözü de var. Kısaca anlatalım.
Darbe icraatlarının çoğu insanlık dışıydı. 200 civarındaki insan işkence altında can verirdi. Bu arada, en az 50 kişi de idam edildi. Evren’in bu konuya dair unutulmaz sözü ise “Biz herkese eşit davrandık. Netekim, eşitsizlik olmasın diye, bir sağdan astık, bir soldan astık” şeklindeydi.
Büyük Türkiye Partisi’ni niçin kapattıklarının sebebini de şöyle açıklıyordu: Bu partinin amblemi, demirden yapılmış bir el olduğunu gördük. Bu haliyle seçimlere girerse, şöyle propaganda yapacaklardı: “Ey seçmen! Mührü demir ele bas!” Peki, bu ne demektir? Bu Demirel demektir. İşte, biz o partiyi bunun için kapattık.
***
Gelelim, devam eden darbe tasarrufuna ve “Darbe Anayasası” meselesine.
12 Eylül Darbesi’nin üzerinden 40 yıllık bir zaman geçti. Cunta üyeleri, yaptıklarının hesabını vermeden birer birer göçüp gitti.
Ama maalesef ki, o vahşi darbenin tasarrufu olan kanun ve uygulamalar, o darbenin yan etkileri ve hayatımızdaki yansımaları maalesef bugün de kısmen devam ediyor.
Bir başka nokta, darbeden iki yıl sonra referanduma sunulan “82 Anayasası”nın hangi şartlarda ve nasıl bir atmosfer içinde bu millete dayatıldığı da bugün tam olarak bilinmiyor.
Doğrusu, ne kadar anlatılsa da o günleri yaşamayan, o zulûmatlı dönemin ufunetli havasını solumayan, estirilen o korku poyrazını iliklerine kadar hissetmeyen kimse, yine de hakkıyla bilemez, anlayamaz o ceberrut devrin ne demek olduğunu...
Bugün itibariyle, milletin yüzde 90’ı mevcut anayasadan rahatsız. İktidar partisi dahil, birçok siyasî çevre bu anayasanın bir an evvel değiştirilmesinden yana. Ama gelin görün ki, hemen herkesin artık illallah diyerek yaka silktiği bu darbe anayasası, vaktiyle yine bu milletin yüzde 90’ı tarafından sorgusuz suâlsiz kabul edildi.
O halde, konuyu şimdilik şu can alıcı soru ile noktalayalım:
Acaba, 82 Anayasası’na evet dediği halde, bu hatasından dolayı nedâmet eden, tevbe–istiğfarda bulunan acaba kaç vatandaşımız, yahut dindaşımız var? Yoksa, onlar da tevbesiz şekilde mi Kenan Evren’in yanına gitmek istiyorlar?