"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sultan II. Mahmud dönemi hadiseleri (3)

M. Latif SALİHOĞLU
20 Aralık 2011, Salı
Dahilde isyan ve ihtilâl,hariçten saldırı ve savaş

Osmanlı tarihinde Sultan II. Mahmud ve dönemi kadar yüksek risk taşıyan ve çok ağır bedellerle neticelenen büyük çaplı iç ve dış gailelerin hüküm sürdüğü ikinci bir dönemi göstermek hiç de kolay olmasa gerek.
1808'den 1839'a kadar uzanan bu otuz yıllık çalkantılı zaman zarfında, gerek ülke sınırları içinde vuku bulan isyan ve ihtilâller, gerekse hariçten ardı ardına gelen saldırı ve savaş halleri, adeta bitmek bilmez bir vaziyet arz ediyordu.
Bunları tek tek özetlemek gerekirse...

1) Merkezdeki sarsıntılar

Kabakçı Mustafa ayaklanmasından kısa bir süre sonra yaşanan birinci ve ikinci Alemdar Vak'ası, tasarlanan ve kısmen tatbik edilen hemen bütün yenilik politikalarının sekteye uğramasıyla neticelendi. İlk etapta karşılaştığı zorluklar ve zorbalıklar karşısında geri atmak durumunda kalan Sultan II. Mahmud, idealinden yine de vazgeçmedi ve yenilik plânlarını tatbik sahasına koymak için uygun bir zaman ve fırsatı beklemeye koyuldu.

1828–29 yıllarında yaşanan Osmanlı–Rus Harbinde Kars'ın işgalini tasvir eden bir tablo.
 
2) Mısır gailesi

Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa ile çeyrek asır müddetle yaşanan kahredici sıkıntılar, esasında başlı başına bir tarihî vukuat değerinde olup, bu meseleyi "Nizip Bozgunu" başlığıyla ayrıca ele almak daha uygun düşer.

3) Vehhabîlerin tasallutu

Hicaz Bölgesinde zuhur eden ve aralıklı şekilde tehlikeli boyutlara tırmanan Vehhabî gailesi, hasseten mukaddes toprakları kana bulayarak Mekke ve Medine'nin de huzurunu bozduğu için, Sultan Mahmud'u ayrıca teessür içinde bırakmıştır.

4) Osmanlı–İran savaşı

Ülkenin Şark tarafında ortaya çıkan bir başka tehlike ise, hayli zor ve sıkıntılı bir zamanda gözlemleren İran kaynaklı işgal ve saldırılar olmuştur. İran'daki Kaçar Hanedanı yönetimi, adeta fırsat bu fırsattır diyerek, Bağdat ve Şehrizor'a kadar uzanan Osmanlı topraklarını işgale başladı. Bu sebeple, 1820'de İran'a karşı harp ilân edildi. Harp esnasında, İran tarafında beklenmedik bir vukuat yaşandı. İran ordusu içinde dehşet uyandıran bir kolera salgını başgösterdi. Çaresiz kalan Kaçar hükümdarı Ali Şah, Osmanlı hükümetinden barış istedi. İmzalanan Erzurum Antlaşmasıyla, İran işgal ettiği yerleri iade ederek eski sınırlarına doğru çekilmeyi kabul etti.

5) Yunan ve Sırp ayaklanmaları

Mora Bölgesinde Yunan ayaklanmaları, Sırbistan'da ise Sırp isyanları birbiri ardı sıra patlak verdi. Yıllarca sürüp giden çatışmalarla, ilk safhalarda her iki bölgede de gel–gitler yaşandı. Ara ara Rusya, İngiltere ve Fransa'dan yardım alıp destek gören Yunanlılar ve Sırplar, önce yarı bağımsız, sonra da tam bağımsız hükümetler haline geldiler.
1821'de başlayan Yunan (Mora, Girit) gailesi, 20 Ekim 1827'de yaşanan Nevarin Faciasıyla had safhaya çıktı. Yunanlılara yardım için bölgeye gelen Birleşik Donanma (İngiltere, Rusya, Fransa), Mora'daki Nevarin Limanında demirlemiş bulunan Osmanlı Donanmasını top ateşine tutarak imha ettiler. Osmanlı Devleti, 1832'de İstanbul'da imzalanan bir antlaşma ile Yunanistan'ın bağımsızlığını resmen kabullenmiş oldu.
Sırplarla yaşanan çatışmalar neticesinde ise, önce (1817) Osmanlı kontrolünde bir "Sırp Prensliği"ni doğurdu; bu prenslik daha sonraki dönemlerde bağımsız Sırp Krallığına (1878–82) dönüşerek, Osmanlı'dan tamamen kopmuş oldu.

6) Osmanlı–Rus Savaşları

Yaklaşık dört asır müddetle (1567–1917) Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusyası arasında yekûn on beş kadar büyük savaş hali yaşandı.
Önce, Osmanlı'ya bağlı Kazan Hanlığı, bir süre sonra da Astarhan Hanlığını işgal ile büyük tehdit haline gelen Rusya'yla ilk büyük savaş, Sultan II. Selim ile Prenslikten Çarlığa yükselen Korkunç İvan zamanında yaşandı.
Sultan II. Mahmud zamanına gelindiğinde ise, Osmanlı Devleti nisbeten çok daha güçlü bir konuma yükselen Rusya ile savaş halindeydi. 1806'da başlayan bu dönemdeki ilk muharebe, 1812 senesine kadar devam etti. Bu savaş, aynı yılın 28 Eylül'ünde imzalanan Bükreş Antlaşması ile son buldu.
İki devlet arasındaki ikinci büyük savaş ise, 1828–29 yıllarında yaşandı.
Osmanlı, Nevarin'de vuku bulan donanma faciasından dolayı Rusya'dan tazminat talebinde bulununca, iki taraf arasında yeniden savaş çıktı.
Bu esnada Yeniçeri Ocağı kaldırılmış ve yeni Osmanlı ordusu henüz tam teşekkül etmiş durumda değildi. Bunu fırsat bile Rusya, büyük bir kuvvetle, üstelik birkaç koldan Osmanlı sınırlarına doğru taarruza geçti.
Kısa sürede doğuda Kars ve Erzurum'a, batıda ile Edirne'ye kadar ilerleyen Rus kuvvetleri durdurmak için harekete geçen Sutan II. Mahmud, Rus tarafıyla şartları hayli ağır olan Edirne Antlaşmasını imzalamak mecburiyetinde kaldı.
Nisbî olarak barış sürecine giren Osmanlı–Rus münasebetleri, bu dönemde (Temmuz 1833) yapılan "Hünkâr İskelesi Antlaşması" ile  yeni bir boyut kazandı.
Ancak sekiz yıl kadar sürdürülebilen bu antlaşmaya göre, hariçten bir saldırı olması halinde, bu iki ülke birbirini kollayıp gerekli yardımlarda bulunacak.

Okunma Sayısı: 6371
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı