Hem büyük bir âlim, hem büyük bir vatanperver olan Bediüzzaman Said Nursî, bütün hayatı boyunca türlü iftiralara uğradı, saldırılara mâruz kaldı, sürgüne gönderildi, mahkemeden mahkemeye sevk edildi, zindanlara atıldı, aç-susuz bırakıldı, defalarca zehirlendi, seyahat hürriyeti engellendi, hatta mezarında dahi rahat bırakılmadı.
Bütün bu sıkıntılara rağmen, yine de altı bin sayfayı aşan muazzam bir tefsir telif ederek ve binlerce ahlâklı talebe yetiştirerek bu fâni dünyaya vedâ eyledi.
Esasen, sadece bu noktaları düşünen bir kimse, eğer hak, hukuk, vicdan çizgisinden sapmamışsa, o zâtın aleyhinde bulunmaz, onu karalamaya çalışmaz ve eserlerini bozmaya, yahut çürütmeye teşebbüs bedbahtlığına düşmez.
Ne var ki, öyle dehşetli bir zamanda yaşıyoruz ki, bilerek ve kasten aleyhtarlık meyli ve teşebbüsü içine girenler oluyor. Tıpkı, zehirlemekten lezzet alan yılanlar, çiyanlar, akrepler gibi...
İşte, şimdiki konumuz olan Said Nursî’nin eski bir istihbarat ajanı gibi gösterilmesi yönündeki çabalar da, aynen o zehirli mahlûkların tabiatını andırıyor.
Oysa, konuyu tahkik eden bütün vicdanlı insanlar da biliyorlar ki, Said Nursî, yazdığı, yaptığı ve inandığı hiçbir meselede sözünü esirgemiş değil. Her nereye ne maksatla gitmiş ise, onu da bir şekilde zikretmiş ve asla gizleme cihetine gitmemiştir; dahası, kaydolduğu bir teşkilâtı, yaptığı bir işi veya söylediği bir sözü asla gizleme ihtiyacını duymamış ve bu tarz bir davranışta bulunmaya tenezzül etmemiştir.
Ömrünün son yıllarını “Türkçe İbadet” çalışmasıyla geçiren Cemal Kutay, o hasretini gerçekleştiremeden gitti.
Buna rağmen, Kemalistler ve bazı karanlık mihraklar tarafından görevlendirilmiş olan Cemal Kutay gibi kişiler, evet bir “kast-ı mahsûsa” ile suyu bulandırmaya vargücüyle çalışmıştır. Aslında gerekli cevabı da almış, ama o bildiğini okumaya yine devam etmiştir. Tabiî, görevi gereği.
“Kutay” ismi indeksten de silindi
Cemal Kutay'ın Said Nursî ile görüşüp uzun uzun röportaj yaptığına ve Bediüzzaman'ın Teşkilât-ı Mahsusa üyesi olduğunu iddia ettiğine dair bilgiler, daha çok 1970'li yıllarda basılmış kitaplarda mevcut. O kitaplardan bazılarında imzası bulunanlardan biri de N. Şahiner'dir: Son Şahitler, Aydınlar Konuşuyor ve Bilinmeyen Taraflarıyla Bediüzzaman Said Nursî gibi eserlerinin ilk baskıları...
Ancak, muhterem Şahiner, eserlerinin daha sonraki baskılarında Cemal Kutay kaynaklı bilgilerin tamamını çıkarıp attı. Öyle ki, Kutay'ın ismi kitapların indeks kısmından dahi silinip atıldı. Zira, hiçbir yönünü gizleme ihtiyacını duymayan Said Nursî ile ilgili olarak, Kutay'ın bütün o yazıp söylediklerinden şüphe edildi. Dolayısıyla, güvensiz bulunarak üstü silindi.
Ama maalesef, bütün bu gerçeklere rağmen, Kutay'ın yalan ve yutturmacalarına hâlâ itimat edenler ve itibar gösterenler var. Bunların bir kısmını, yine "ümitsiz vak'a" cümlesinden saymaktan başka çare görünmüyor. Zira, yalan, uydurma ve düzmece bilgileri tekrarlamakta ısrar, hatta inat edip duruyorlar.
Son olarak, insaf sahiplerine tavsiyemiz şudur: Said Nursî ile ilgili konularda—şayet ellerinde bir belge yoksa—başkasından değil, doğrudan Said Nursî'nin kendi otobiyografisinden ve telif etmiş olduğu 6000 sayfalık eserlerinden yararlansınlar. Hakperestlik, hakşinanlık, bu işin böyle yapılmasını gerektirir.