"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Geçmişin kamburundan kurtulmak

M. Said ZEKİ
03 Mayıs 2021, Pazartesi
Aklımızı devre dışı bıraksak bile, vicdanımızı devre dışı bırakamayız.

Biz geçmişle yüzleşmedikten sonra vicdanımız, bizi rahatsız etmeye devam edecektir. Geçmişin yüklerinden kurtulmadan, geleceğimizi inşa etmek çok zordur.

İnsanlık ve imtihan gereği ömür yolculuğumuzda çeşitli hadiseler yaşarız. Bunların bir kısmı bizi ümit ve sevince boğarken, bir kısmı yolumuzu ve gönlümüzü karartır. Bazen haksızlığa uğradığımız gibi, bazen de haksızlığın faili olabiliriz.

VİCDAN UYUMAZ!

Böyle zamanlarda vicdanımız sürekli bir muhasebe içine girer. Bize yanlış ve haksızlığımızla yüzleşmemiz, mümkünse onu telâfi etmemiz, mağdur ile helâlleşmemiz ve bu ağırlıktan kurtulmamız için sinyaller gönderir.

Elbette hatasıyla sevabıyla, doğrusuyla yanlışıyla her insan; kendi yapıp ettikleriyle sorumludur. Hiç kimse başka birinin suçunu, yanlışını, günahını yüklenmez. Oğul babasının, torun dedesinin yaptığından mesul tutulamaz. Birine bir hak geçmiş ise, tarafsız ve insafla yapılan muhakeme sonunda haklıya hakkı verilmelidir. Hak ve adalet namına olması gereken budur.

EMANETİ SAHİBİNE TESLİM

Peygamberimize (asm) düşman olanlar bile, kıymetli mallarını ona emanet etmişlerdi. O (asm) bu emniyet duygusunu asla boşa çıkarmamıştır. Kendisini öldürmek için komplo kurulduğunda bile, hicret öncesi Hz. Ali vasıtası ile emanetlerin sahibine teslimine titizlikle riayet etmişti.

“Bunlar zaten düşman. Mallarına el koyayım, vermeyeyim” dememiştir. Her alanda olduğu gibi; bu konuda da Peygamberimizden (asm) alacağımız güzel örnekler vardır. Şahsî hayatımızda geçmişle yüzleşmek, gerekli dersi alıp ileriye yönelmek gerektiği gibi; toplum hayatımızda da geçmişle yüzleşmek, huzurlu yaşamak için şarttır. Meselâ Kerbelâ Vak’ası’nı her yıl yeniden canlandırıp yaşamayalım. Dedelerimizin yaptığını biz çekmeyelim, yüzleşelim, hakkı teslim edelim ve önümüze bakalım.

Yahudi, Ermeni vb. meselelere de hamasetle değil; soğukkanlılıkla, hak, adalet ve insaf düsturuyla yaklaşalım. Hadiseleri bu günün şartları ile değil, o günün şartlarını nazara alarak değerlendirelim. Karşılıklı konuşarak, şartlarını oluşturarak helâlleşelim. Acılarda değil, izzetli bir dostluğun tesisinde yarışalım. “Aslâh tarik musalâhadır” Yani en iyi yol barıştır.

DEVR-İ SABIK OLUŞTURMAMAK

Efendimiz (asm) kendisine ve Müslümanlara zulmeden ve yurdundan çıkaranları affetmiş. Mekke’nin fethinde; Hz. Yusuf’un kendisini kuyuya atan kardeşlerini affetmesine atıf yaparak, “Yusuf un (as) kardeşlerine dediği gibi ben de sizlere diyorum: ‘Bugün sizin için bir kınama yoktur! Allah, sizi affetsin. O, merhamet edenlerin en merhametlisidir.’ (Yusuf Sûresi-92) âyetini okumuştur.

Daha sonra umumî af ilân etmiş, Hicaz emin belde olmuş, insanlık bir saadet asrına şahitlik etmiştir.

KUL HAKKI İLE GİTMEMEK

Vefatına yakın Müslümanları toplayarak onlardan helâllik istemiştir.

“Ey insanlar! Sizden ayrılma vaktim oldukça yaklaşmıştır! Sizden birine vurmuşsam, işte sırtım, gelsin vursun! Birinizin malını almışsam, gelsin, hakkını alsın! Sakın hak sahibi, şayet kısas talebinde bulunursam, ‘Resûlullah bana darılır’ diye düşünmesin!

Bilmelisiniz ki benden hakkını isteyene darılmak, benim fıtratımda yoktur. Benim yanımda en sevimliniz, hakkı varsa, gelip benden onu isteyen kimsedir veyahut helâl edendir. Ben, Rabbimin huzuruna, üzerimde kul hakkı olmadan varmak istiyorum!”

Nitekim suçluluk duygusu ve rezil olma korkusuna kapılmadan kendisinden üç dirhem alacağını isteyen kişiye, bu borcunu ödemiştir.

ÇAĞIMIZDA BİR ASR-I SAADET MÜSLÜMANI

Sünnet-i Seniyyeyi noktası noktasına tatbik eden çağımızdaki Peygamber varisi Hz. Bediüzzaman da aynı tavrı göstermiştir: “Yirmi sekiz sene çektiğim ezâ ve cefalar ve mâruz kaldığım işkenceler ve katlandığım musîbetler hep helâl olsun. Bana zulmedenlere, beni kasaba kasaba dolaştıranlara, hakaret edenlere, türlü türlü ithamlarla mahkûm etmek isteyenlere, zindanlarda bana yer hazırlayanlara, hepsine hakkımı helâl ettim.”

Benimle beraber çok talebelerim de türlü türlü musîbetlere, ezâ ve cefâlara mâruz kaldılar, ağır imtihanlar geçirdiler. Benim gibi onlar da bütün haksızlıklara ve haksız hareket edenlere karşı bütün haklarını helâl etmelerini isterim. Bizim vazifemiz onlar için yalnız hidayet temennisinden ibarettir.

Belki hayatta kalamayacağım, bütün mevcudiyetim vatan, millet, gençlik ve âlem-i İslâm ve beşerin ebedî refah ve saadeti uğrunda feda olsun. Ölürsem dostlarım intikamımı almasınlar!..”

Okunma Sayısı: 1972
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Oğuz Yiğiter

    3.5.2021 01:13:12

    Hidayet kervanının zafer yürüyüşünde, başlangıçtaki nebevî duruşla, helâket felâket asrının adamı Üstadımızın davasındaki muzafferiyet sırrını tekrar nazara veren kıymetli bir makale. Tebrikler, dualar...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı