Birkaç haftadır da siyasette fabrika ayarlarına dönmek tabiri kullanılıyor. 

MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin AKP’nin anayasa değişikliği için HDP ile görüşmesiyle ilgili HDP için geçmişten gelen açıklamaları belli iken bir hafta önceki görüşmeyi “gayet doğal ve doğru bulması”nın ardından üzerinden bir hafta geçtikten sonra aynı kürsüde bu sefer önceki açıklamalarından 180 derecelik bir dönüş yaparak açıklama yapması “Bahçeli fabrika ayarlarına döndü” şeklinde yorumlanmıştı. 

TOGG otomobil fabrikasının açılış töreninde Cumhur İttifakı’nın üç ortağı ile birlikte poz veren “gayr-ı resmî ortak” Doğu Perinçek’in PKK’lılara, “Kardeşlerim ellerinizdeki silahları atın, Türkiye sizi kucaklamaya hazır. Amerikan silahıyla birbirimizi vurmayalım, kucaklaşalım, birleşelim” diyerek fabrika ayarlarına dönülmesine başka bir örnek oldu. 

Hangi tarihte fabrika ayarlarından çıkmıştı? 

Bir başka olay da AKP’nin açıkladığı “Türkiye Yüzyılı projesiyle” fabrika ayarlarına döndüğü şeklindeki yorumdu. Bu, Cumhur İttifakı ortaklarının da bulunduğu toplantıda söylediklerinden ve Kemal Kılıçdaroğlu’dan “Bay Kemal” dememesinden çıkartıldı. Toplantının üzerinden çok geçmeden eski söylemlere geri dönülmesi “fabrika ayarları yine mi bozuldu?” sorusunu akıllara getirdi. 

Bunu söyleyenlere şunu sormak lazım: Peki, AKP ne zaman fabrika ayarlarından çıktı? Bu tarihi partili cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden mi başlatacağız, yoksa hep söylendiği gibi 2010 yılından mı? Bunu da söyleseler de ona göre millet değerlendirme yapsa… 

AKP’nin yıllar sonra bu toplantıya “muhalif basın”dan birkaç ismi çağırmasını da fabrika ayarlarına dönmek olmak değerlendirenler oldu. Oysa, birkaç gazeteciyi davet etmekle ayarlara geri dönülemeyeceğini ortada. Bunu söyleyenlerde çok iyi biliyorlar. Davete icabet eden gazetecilerin “misafir basın mensubu” koltuğuna oturtulduğunu onlar söylemiyor ama biz söyleyelim. 

Hasbilikten hesabiliğe

Bu soruların cevaplarını beklerken, AKP kurucusu, AKP hükümetlerinde en uzun Milli Eğitim Bakanlığı yapan, parti programını yazan 10 kişilik ekibin içinde yer alan, halen de AKP üyesi olan Hüseyin Çelik’in Ali Yurtseven’in youtube kanalındaki bir mülakata rast geldik. Çelik, AKP’yi kuran ekibin hasbi olduğunu, zaman için hasbiliğin kaybolduğunu hesabiliğin geldiğini belirtiyor. 

Partiyi kurarken statükoya karşı ciddi bir mücadele verdiklerini ama gelinen noktada AKP’nin devlet partisi olma yoluna girdiğini söylüyor. “Partinin devletleşmesi de yanlıştır. Devletin partileşmesi de yanlıştır. Bu ikisi de vahimdir” diyor. 

Bu ifadelerden AKP’nin fabrika ayarlarının çoktan bozulduğunu çıkarmak mümkün. 

Artık fabrika ayarlarına da dönmesi çok zor

Fabrika ayarlarına dönüldüğü söylense de, AKP’nin fabrika ayarlarına dönmesi neredeyse imkânsız. O kurucu kadrodan kimse kalmadı. En azından karar alma konumunda kimse yok. Parti fabrika ayarlarından çoktan çıkmış ama geri dönmesi de çok zor görünüyor. 

AKP kurulduğunda merkez sağda yer alacağını söylese de bu da imkânsızdı. Merkez sağın tapulu arazine çadır kurmak gibi bir şeydi. 20 sene sonra artık bu net şekilde görüldü ki, çadır dahi kuramamış…