AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, AKP ve MHP’nin oylarıyla Meclis’ten geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından veto edilen termik santrallarla ilgili yasa tasarısına evet oyu veren milletvekillerin “veto”nun ardından Cumhurbaşkanı”na teşekkür etmelerinin eleştirilmesi üzerine, “Hiçbir milletvekilimizin aklı hiçbir yere kiralanmamıştır.
Bizim her bir milletvekilimiz özgür bir şekilde, bağımsız bir şekilde kendi düşüncelerini dile getirir” diye bir savunma yapmıştı.
Bu sözler daha birkaç ay önce partisini, özellikle adalet konusunda, tenkit eden İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu’nun AKP’den “İstifasının istenmesi”ni akıllara getirdi. Malûmunuz, Yeneroğlu, istifasını Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talep ettiğini belirtip, partisinden ayrılmış ve bağımsız olmuştu…
Burada hep söylendiği gibi “milletvekilleri hür olmalı...” Son termik santral olayında da gördük ki, parti ve grup disiplini vekillerin “oy kullanma hürriyeti”nin önünde engel olarak duruyor. Vekiller hür iradeleriyle oy kullanamıyor, kullansa da partide kalamıyor?
Bu durumlar ortaya çıkınca siyasî partiler ve seçim kanunlarının demokratikleştirilmesinin ne kadar önemli olduğu da ortaya çıkıyor.
İSTİHDAM MI, BAHÇE Mİ?
Mahalli seçimler öncesi AKP’nin vaatleri arasında şehirlere millet bahçesi yapılması vardı. Malatya, Mersin ve Trabzon’a yapılması plânlanan millet bahçelerine yaklaşık 74 milyon harcanacağı açıklandı.
Resmî işsizlik rakamları son 15 yılın zirvesinde… 4 milyon 640 bin işsiz olduğu söyleniyor. Gerçekte bu rakamın iki katından daha fazla olduğu biliniyor. Gençlerde bu rakam yüzde 28 civarında…
Şimdi burada şu sorular akıllara geliyor. Millet bahçelerine harcanacak para ile istihdam oluşturacak fabrikalar kurulması daha faydalı olmaz mı? “Öncelik istihdam mı, yoksa insanların dinleneceği millet bahçelerinin kurulması mı?” diye sorulduğunda fabrika kurmak kimsenin aklına neden gelmiyor?
İstanbul’da Yeşilköy Havaalanı’nın yerine de millet bahçesi yapılacağı söyleniyor. Bu alanın İstanbul için ciddî bir ihtiyaç olan deprem toplanma alanı olarak kullanılması daha gerçekçi ve faydalı olmaz mı? Ya da işsizliğin en çok olduğu İstanbul’a fabrikalar kurmak daha faydalı olmaz mı?
KUTLAMANIN YERİ NEDEN DEĞİŞTİ?
Şehirlerin kuruluş, kurtuluş ve özelliği itibariyle günleri vardır. Yıllardır da, bu kutlamalar devam edip gider… Ama bu durumda bir değişikliğe gidildi.
Ahilik Haftası dolayısıyla Kırşehir’de her yıl kutlamalar yapılırdı. Ama bu sefer kutlama başka bir ile alınmış.
Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında buna dikkat çekerken vekiller ve dinleyenler arasında gülüşmelere sebep olan bir açıklama yaptı. “Ahi Evran sadece bizim dünyamızda değil, tüm dünyada saygı gören bir insandır. Kırşehir’de Ahilik Haftası her yıl kutlanır, etkinlikler düzenlenir. Esnafın etik değerlerini belirleyen Ahi Evran’dır. Bu yıl bunları bir telâş sardı. Kırşehir’de Belediye Başkanı CHP’li diye Konya’da kutladılar” dedikten sonra şu düşündürücü ifadeyi kullandı: “Merak ediyorum İstanbul’un Fethi’ni nerede kutlayacaklar! Her halde İstanbul’un Fethi’ni de Bursa’ya alırlar…”
Bakalım Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi, İstanbul’un fethi Bursa’da mı yoksa başka ilde mi kutlanacak? Veya AKP’nin kaybettiği illerde kutlanacak diğer faaliyetler de başka illere alınacak mı? Gerçekten de traji-komik bir durum…
TORBA KAZALARI!
2013 yılında özelleştirilen, kömürle çalışan, 11 şehirde kurulu toplam 15 termik santrale baca filtresi takılması için 6 yıl süre verilmişti. İşletmeler aldıkları teşviklere rağmen bu sürede filtre taktıramayınca(!) işletmelere 2,5 yıl daha süre verilmesi Meclis’te AKP ve MHP’nin oylarıyla kabul edilmişti. Erdoğan yeni sistemde ilk vetosunu yaptıktan sonraki gelişmeler malûm… Vekiller Erdoğan’ı tebrik ederken, parti kararı ile oylamada “evet” oyu verdiklerini söyleyip kendilerini temize çıkarmaya çalıştılar.
Ancak bu durum ilk değil. 2013 yılında da bir “Torba kazası” yaşanmıştı. AKP birbirinden ayrı birçok konuyu bir araya getirip Meclis’ten torba yasa yöntemi ile kanunları çıkarma yoluna yıllardır devam ediyor.
2013 yılında da böyle bir torba yasa getirilmiş, ama kendi verdikleri tasarıya muhalefet “kabul” oyu verince, AKP’li vekiller kanunun muhtevasından haberdar olmamış olacaklar ki, “ret” oyu vermişlerdi. Yani, kendi getirdikleri tasarı yine kendi oyları ile reddedilmişti… Bu da AKP iktidarının “torba kazası” olarak siyasî tarihe not düşülmüştü…
Termik santral oylamasını bir kaza olarak kabul etmek mümkün mü, bilemiyoruz, ama “torba kanun” uygulamasını kaldırma sözüne rağmen bu uygulamaya devam eden iktidarın bundan sonra da bu tür kazalarla karşılaşması ihtimal dahilinde…
HAKLI SORU?
“Reis, termik santrallere filtre takılmasını erteleyen kanunu veto etti. Arkadaşlarımızın da neredeyse hepsi mutlu. Madem içinize sinmedi, daha önce niye anlatmadınız? Veto eden aklın iknası zor olmasa gerek. Dilerim bu karar, testiyi taşıyanla kıranı ayırmaya da vesile olur…”
Şamil Tayyar (Gaziantep eski milletvekili)