Bu hafta, Manisa'dan Hasan Efe Karademir (8) kardeşimizin bir sorusu var. "Dünya hanında aziz bir yolcu kim?" diye sormuş. Hasan Efe bu soruyu tahminimce okuduğu ya da dinlediği dersten çıkararak sordu.
Risale-i Nur'da bu konuda çok güzel izahlar, örnekler, hikâyeler vardır. Eskiden yolcuların konakladıkları misafirhaneler "han" denirdi. Bu dünya da biz insanların misafir olarak kaldığı, sonra ahirete göçtüğü bir hana benzer. Yani misafirhanedir. Biz insanlar da aziz yolcularız. "Aziz yolcu" ifadesi, bu yolcuların, yani insanların; değerli, kıymetli, itibarlı olması manasındadır. Bize bu kıymeti ve değeri veren Allah'tır.
Bizler onun aziz misafirleriyiz. Neye baksak bize verdiği bu değer ve kıymeti anlıyoruz. Gözümüzden aklımıza, Allah'ın bize verdiği organlarımıza, bize ikram ettiği çeşit çeşit rızıklara bir bakalım ve düşünelim. Biz bu dünyaya, O'nun bizi istemesi ile gelmişiz. Biz daha dünyaya gelmeden anne sütü gibi bir gıdayı bize özel hazırlamış, etrafımızda bizi çok seven, yardım eden anne, baba, aile gibi yardımcı ve dostlar vermiş. İnsan, bu kainat ağacının meyvesi, yani en kıymetlisidir.
Bunun için Allah insanı kendine muhatap kılmış. Beş vakit namaz ile huzuruna davet ediyor ki, bu da aziz misafirlerini ne kadar sevdiğini ve onlarla irtibatta olmayı sevdiğini gösteriyor. Bu kıymetli misafirlerinin, kendisinden istemesini ve onların isteklerine yani dualarına cevap vermeyi istiyor.

Misafiriz ama nasıl?
Hasan Efe’nin sorduğu bu güzel sorudan yola çıkarak aslında hepimizin kendine şunu sorması gerektiğini düşündüm. "Hepimiz bir yolcuyuz ama acaba nasıl bir yolcuyuz?" Misafirliğini unutan, dünyaya yerleşmeye çalışan bir yolcu mu? Yoksa geçici olduğunu bilen, fakat bu geçiciliği izzetle taşıyan bir aziz yolcu mu?
Hani bazı şımarık misafir çocukları vardır, kendi evi gibi evinizi dağıtır, kirletir, izinsiz eşyalarınızı alır. Böylelerine içinizden ne kadar kızıp üzülseniz de o an bir şey demezsiniz, "Nasıl olsa misafir, birazdan gidecek" diye sabredersiniz. Bu dünyada Allah'ın kurallarına uymayan insanlar da o şımarık çocuklar gibidir. Başkalarını rahatsız etmiş, kırmış, çevreyi kirletmiş, haksızlık yapmış olurlar ama imtihanda olduğumuz için, çoğu zaman bu dünyada peşin bir ceza görmezler. Bunun hesabı ahirete kalır.
İşte bu yüzden, aziz yolcu olmak; dünyada dilediği gibi yaşamak değil, bize emanet edilen değerli bir hayatı, bedeni taşıdığımızın bilincinde olarak yaşamak demektir. Bu dünya hanında ne kadar kalacağımızı bilmiyoruz fakat nasıl kalacağımız bizim tercihimizdir. Aziz yolcu, kendisine verilen nimetleri şükürle kullanan, han sahibinin koyduğu kurallara uyan ve dünyadan zilletle değil de izzetle göçen yolcudur.