"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yusuf Hoca ve Bediüzzaman

Misbah ERATİLLA
15 Ekim 2022, Cumartesi
Yusuf Okumuş, (Dehri Yusuf Hoca) çocukluk yaştan çıkıp ergenliğe adım attığı andan itibaren kafasındaki sorular huzurunu kaçırmıştı. Sorularına cevap bulmak için yıllarca mürşit aradı. Gittiği hiçbir mürşit sorularına cevap olamadı.

Arayışlarına devam ederken bir gün Beyazıt Camiinde öğle namazını kıldıktan sonra tramvaya binmek için yürürken tanımadığı bir adam arkadan omzuna dokundu. Tanımadığı Adam Yusuf’a “Kardeşim aradığını Risale-i Nurlarda bulabilirsin, boşuna yorulma!” deyince birden şaşırıp kaldı. Kendini toparladıktan sonra adama “Risale-i Nurlar nedir? Bunlar nelerden bahseder?” diye arka arkaya sorular sıraladı. Adam “Kardeşim, bunları okursan aradığını bulursun” dedi. Yusuf “Ben şimdi İzmir’e gideceğim. Orada bu eserlerden bulabilir miyim?’ diye sordu. Adam İzmir’de bir kitapçının ismini verdi. Yusuf, İzmir’e gitti ve kitapçıyı buldu. Kitapçı ona Elhüccetü’z-Zehra isimli risaleyi verdi. Yusuf risaleyi aldı ve okumaya başladı. Aradığı soruların cevabını ve ruhî boşluğunu gidermek için aşkla şevkle okumayı sürdürdü. Daha sonra Risalelerin çoğunu bulur ve gece gündüz demeden okudu. 

Yusuf, Ankara’da Et Balık Kurumunda işe girdi. Bir yıl çalıştıktan sonra içindeki yangını söndürmek için bir hafta izin aldı. Arkadaşı Çorumlu İsmail Kuzucu ile birlikte Bediüzzaman’ı ziyarete gitti. Bu arada eskimez yazıyı öğrenmiş, Gençlik Rehberi kitabını da yazmıştı. Bediüzzaman’ı görmek için yola çıkarken yazdığı kitabı da yanına aldı. Barla’da Bediüzzaman’ın kaldığı evi aradı, buldu ve kapıyı çaldı. Zübeyir Gündüzalp kapıyı açtı. Yusuf’un görüşme isteğine “Kardeşlerim Üstad hastadır, ziyarete müsaade etmiyor.” dedi ve içeri geçti az bir zaman sonra tebessüm ederek geri geldi. “Kardeşlerim, buyurunuz, geliniz!” dedi.

Yusuf büyük bir heyecanla içeri girdi. Bediüzzaman yatakta oturmuştu. Başında sarığı üstünde beyaz bir cübbesi vardı. Yusuf, hızlı adımlarla Bediüzzaman’ın yanına gitti, onun elini öptü ve gösterilen yere oturdu. Bediüzzaman “Kardeşlerim beni görmek isteyen Risale-i Nurları çok okusun. Ben bütün fikrimle beraber eserlerde mevcudum.” der. Yusuf’la arkadaşı İsmail, o gün oruçluydular. Bediüzzaman Hazretleri Zübeyir Gündüzalp’a “İki tane pasta getir!” dedi. İki pasta getirdi. Bediüzzaman “Bunlarla iftar vaktinde iftar edersiniz kardeşlerim.” dedi. Ardından iki tane kırmızı 25 kuruş para hediye etti. Paraları alıp cüzdanlarına koydular. Yusuf’un o günden sonra cüzdanında para hiç eksik olmadı. 

Yusuf yazdığı Gençlik Rehberi’ni Bediüzzaman’a takdim etti. Bediüzzaman kitabı aldı, baktı ve “Bârekellah” dedi. Kitabın arkasına “Ya Rabbi, bu kitabı yazan Yusuf’u Cennetü’l-Firdevse nasib eyle!” diye bir dua yazdı.

Yusuf’la ismail Bediüzzaman’ın elini öptükten sonra dışarı çıktılar. Bir daha nasıl görebiliriz diye oyalanırken aniden jandarmalar onları yakaladı ve kelepçeledi. Kayıkla Eğirdir hapishanesine getirdiler. 15 gün demirlerin üzerinde yattıktan sonra mahkemeye çıkarılırlar. İfadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldılar. 

Yusuf daha sonraki yıllarda İkinci defa Emirdağ’da Bediüzzaman’ı ziyaret eder, onun elini öper. Bediüzzaman “Evladım, sen gittiğin yerde İslamî hakikatleri anlatacaksın” dedi. 

Yusuf üçüncü defa Ankara’da Beyrut Palas otelinde Bediüzzaman’ı ziyarete gitti. Yusuf Dehri Bediüzzaman ve Risale-i Nurlarla tanıştıktan sonra hayatını iman hizmetlerine adadı ve hiçbir ücret talep etmeden kırk yıla yakın çevre köylerde çocuklara Kur’an okumayı öğretti. Cuma günleri camilerde gönüllü olarak vaaz verdi. Ayrıca gönüllü hizmet eri olarak birçok kişinin bahçesine binin üzerinde meyve ağacı dikti ve aşılama yaptı.

Yusuf Dehri bir sohbetinde “Biz Allah’ı razı etmezsek, O bize huzur nasip etmez. Onun için iki dünyanın saadeti de yaratıcımızı razı etmektir. Onun için Risale-i Nurları okumamız lazım. Bu eserler iman yönünden insanı mükemmel hale getirir. Bu iman sayesinde insan, ‘Dünya bomba olup patlasa korkmaz.’ Bu milletin bu kadar kötülüklere sürüklenmesinin altında da iman zaafı vardır. Sonundaki hesabı düşünmemekten kaynaklanıyor” derdi. Yusuf Dehri, 1926 yılında Çayeli’nde doğmuş. 24 Ocak 2013’de İstanbul’da vefat etmiştir. Vasiyeti üzerine Çayeli’ne bağlı Yenice Köyü’ndeki aile kabristanına defnedilmiştir.

Kaynaklar:

1- “Gençler imanını Risale-i Nur’la kurtarır” başlıklı röportaj, Yeni Asya, 29 Mart 2009

2- Necmeddin Şahiner-Son Şahitler-4

Okunma Sayısı: 3512
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Emin Bozkuş

    17.10.2022 09:06:24

    Saffı evvel ağabeyleri usta bir kalem erbabından dinlemek insana ayrı bir haz veriyor. Batman'daki kitap fuarındaki standına gelip elinden bir imzalı kitabını almak isterdim ama müsait ve mesafe uzaklığı buna engel oldu. İnşallah başka bir günde..Muhabbetle Misbah Erattilla..

  • ihsan

    16.10.2022 10:58:02

    Allah razı olsun hocam

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı