Bir genel seçim havasında yapılan yerel seçimler nihayet gerçekleşti.
İktidar, ortağı ve havuz medyası tarafından ‘beka sorunu var’ denilerek propaganda yapıldı. Bu anlamsız propaganda neticesinde çok kutuplaştırıcı bir üslûp kullanıldı. Vatandaşların çoğu bu üslûbu tasvip etmediği halde ülkede bulunan korku iklimi sebebiyle çok tepki vermediler.
Ancak bu durumun sandığa yansıması kuvvetle muhtemeldi. Nitekim öyle oldu millet, iktidar partisi onun ortağı ve havuz medyasına gerekli dersi verdi.
Bizler de vatandaşlık görevimizi yaptık meşveretimize uyarak oyumuzu kullandık. Seçim sonuçlarının vatanımız ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını temenni ederiz.
Malûmdur ki siyaset her meseleyi çözmez. Meselâ insanın varoluşuyla ilgili meseleler, imanî meseleler, şahsî ibadetler ve hakeza. Hakikat noktasında çok daha ehemmiyetli olan bu meselelere yoğunlaşma vakti geldi. Yani asıl vazifemize dönme zamanı artık.
Her heyecanlı siyasî olaydan sonra talebelerine ‘Meyvenin Dördüncü Meselesi’ni tahattur etmelerini tavsiye eden Bediüzzaman burada aslî vazifemizle ilgili şöyle bir ikazda bulunuyor: “Herkesin ve bilhassa Müslümanların başına öyle bir dâvâ açılmış ki; her adam eğer Alman ve İngiliz kadar kuvveti ve serveti olsa ve aklıda varsa, o tek dâvâyı kazanmak için bilâ-tereddüd sarfedecek. İşte o dâvâ ise… Herkesin iman mukabilinde bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlar ile müzeyyen ve baki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek.”
İşte asıl meselemiz olan imanı kurtarmak ya da kurtaramamak dâvâsı devam ediyor.
Bundan sonra “o dâvâyı kazandıracak olan hizmetleri ve yüzde doksanına o dâvâyı kaybettirmeyen harika bir dâvâ vekili” olan Risale-i Nurlar ile meşguliyetimizi arttırıp ihsan-ı İlâhî tarafından omuzumuza konulan hizmet-i imaniyeye dört elle sarılmak zamanıdır.
Bu asırda fen ve felsefeden gelen dalâletle çokların kaybettiği bu dâvânın yerine ”bütün dünya saltanatı verilse kaç para eder?” sualini bir ikaz tablosu telâkki edip her an gelebilecek olan ölüme karşı tahkiki imanı elde etmenin yolu olan Risale-i Nur’a yapışmak zamanıdır.
Üstad’ın Emirdağ Lâhikası’nda beyan ettiği, “Aziz kardeşlerim siz kat’i biliniz ki; Risale-i Nur ve şakirtlerinin meşgul oldukları vazife ruy-i zemindeki bütün muazzam mesailden daha büyüktür” hakikatine istinaden Nurlar’la hizmet-i Kur’ânîyeye bütün ruh-u canımızla çalışmak zamanıdır.