"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Vahdet Yılmaz, Ahmet Denktaş, Selahaddin Akyıl…

Osman ZENGİN
19 Eylül 2020, Cumartesi
Böyle, bir defada üç tâziye yazısı yazdığım yoktu, bu bir ilk.

Âhir zamanın ölüm hâlleri de, bir acaib olmaya başladı. Son zamanlarda, cemaatimizden de epey ağabey ve kardeşimiz vefat etti.

Geçen hafta sonu Vahdet Yılmaz, bu hafta başı da, Ahmed Denktaş ağabeylerimiz vefat etmişti. Tam, onların ikisine, “bir tâziye yazısı yazayım” derken, Salı sabahı, Selahaddin Akyıl Ağabeyin vefat haberi de gelince, artık üçüne de, rahmetlere vesile olması için yazıyoruz.

VAHDET YILMAZ

70’li senelerin başında Erzurum’un Risale-i Nur hizmetlerinin ilk kale taşlarından Kırkıncı Hoca, Ankara’ya gelirdi. Yanında da, âdeta onun muavini gibi, hep Vahdet Yılmaz olurdu. Kırkıncı Hocanın, ona Erzurum şivesiyle “Vehdett” dediği, hâlâ kulaklarımdadır. Onunla ilk defa, işte Ankara’ya geldiklerinde, dershanede tanışmıştık. Ciddi bakışlı, fakat hizmete koşan biriydi.

1976 senesinde, Van mevlidi münasebetiyle, Erzurum’a ilk defa gelmiştim. Orada, iki-üç gece misafir olduk ve her gün görüştük, beraber sohbetlere gittik. Gündüzleri, Kırkıncı Hocanın yanına “karanlık kümbete” gittiğimizde, o da orada olurdu.

Ankara’da, 73-74 senelerindeki Yeni Asya muarızlığında, ekseriyetle Erzurumlu kardeşlerin kaldığı Bahçelievler Köşk dershanesine de musallat olup, oradaki kardeşleri de rahatsız etmeye başladılar. Onların da, Vahdet Ağabey ile irtibatları ve onun verdiği taktikler sayesinde, sıkıntılar aşılmıştı. Yani, Yeni Asya muarızlığının karşısında durup, kardeşlere sahip çıkmıştı.

Daha sonra, benim, 81 senesinde Erzurum’a tayin olarak gitmem neticesinde de birkaç defa görüşmüştük. Fakat araya giren “kırk senelik büyük fitne” 12 Eylül hadisesinden sonra, irtibat kesildi ve ondan sonra görüşemedik. Allah rahmet eylesin.

AHMED DENKTAŞ

Hataylı ağabeylerin daveti üzerine, bir iki defa oraya gitmiştim. Sohbet mekânımızda; tebessümü, duruşu ve hâli, çok dikkatimi çekmişti. Ben, cemaatte bulunan böyle insanları tanırım. Onlar, Sakarya nehri gibi, üstten sakin, fakat alttan hızlı akarlar. Ahmed Ağabey de öyleydi işte. Bu davanın; hasbî, ayak olmayı baş olmaya tercih eden, az konuşan, fakat çok hizmet eden neferlerinden biriydi. Hiçbir fitne hareketine teşne olmamış, her zaman, gazetesinin, cemaatinin ve meşveretinin yanında olmuştur.

O yaşına rağmen, günde yirmi km. kadar yürüyüp, Hatay’ın cadde ve sokaklarında Yeni Asya dağıtırdı. Senede 5000 takvim sattığı olurdu. Mustafa Tombal kardeşimizin ifadesiyle, “o bir, ayaklı Yeni Asya bürosu” idi.

Öyle ihlâslı idi ki, Peygamberimizi (asm) dahi, rüyasında görür, fazla kimseye söylemezdi. Aynı zamanda, bu davanın güzide erleri; Ali Kanıbir ve Mehmed Yüzer’in de, kayınpederi idi. 

Cenab-ı Hakk, Ahmed Ağabeyimize de, binlerce rahmet etsin, akrabalarının, camiamızın başı sağolsun.

SELAHADDİN AKYIL

12 Mart 1971 muhtırasından sonra yapılamayan Van mevlidi, ilk defa, 1976 da yapılmıştı. Yeni Asya’da, davet anonsları çıkıyor, altında da, tertib heyeti olarak, üç kişinin ismi bulunuyordu. “Raif Zernekli, Selahaddin Akyıl, Erol Kuralkan”. Selahaddin Ağabeyden evvel, diğer iki ağabeyimiz rahmetli olmuştu.

O mevlide gitmek bize de nasip olmuştu. Orada, o üç ağabeyimizle tanışmıştık. Daha sonra, Ankara’da ve çeşitli vesilelerle başka yerlerde de görüşmüştük.

1989 senesiydi, o zaman Balıkesir’de çalışıyordum. Üç Mehmed’ler (Fırıncı, Birinci ve Kutlular ağabeyler)  ve Selahaddin Ağabey Balıkesir’e gelmişlerdi. Büroda, Hasan Aktunç Ağabey ile hep beraber sohbet edip, konuştuk. Akşam orada kalmaları îcab etti. Dördünü de misafir edebileceğimi söyledim. Kutlular Ağabey, birkaç bahane öne sürerek, hep beraber kalmama taraftarı olunca, rahmetli Birinci Ağabey döndü bana dedi ki; “Osman kardeş, biz Fırıncı Ağabeyle Hasan Ağabeyde kalalım, sen Kutlular ve Selahaddin Ağabeyi götür.” Öyle yaptık, eve gittik, gece yarısına kadar çeşitli mes’eleleri mütalâa ettik.

Geçen hafta, yoğun bakıma alındığını öğrendik. Kadîm dostumuz, Yeni Asya eski yazarlarından Bünyamin Ateş’i arayıp, epey malûmat sahibi olmuştum.

Selahaddin Ağabey de, halim-selim bir ağabeyimizdi, birkaç yerde görüştük.7-8 sene önce, İzmir’e gittiğimizde ziyaret etmiştik. İşte onunla da, araya giren “siyasî fitne” vesilesiyle, son zamanlarda çok görüşemiyorduk. Rabbim, ona da rahmet eylesin. Üç ağabeyimizin de makamları cennet olsun.

Okunma Sayısı: 2445
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin

    19.9.2020 13:58:12

    Osman kardeş, sana katılıyorum. Salahaddin ağabey ve Vahdet kardeşle bende çok görüştüm. Allah üçunede rahmet etsin. Sende sağol, her zamanki gibi çok vefalısın.

  • Abdurrahman

    19.9.2020 12:48:24

    Ahirete intikal eden ağabeylere Allah rahmet eylesin...

  • Hilal

    19.9.2020 12:39:54

    Allah razı olsun Osman abi. Vefat eden abilerimize hep kadirşinaslık gösteriyorsunuz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı