Dünyayı bazıları zevk ve sınırsız lezzetler yeri zannediyor. Herkesin ayrı evde, aşı ayrı tencerede kaynıyor. Bir çok sıkıntıları iç âlemimizde yaşıyoruz. Son olarak İzmir zelzelesi ile sarsıldık. Yüzlerce bina hasar gördü, yirmiden fazla bina yerle bir oldu. Yüzlerce yaralı, devamlı artan vefatlar. İnsanın içi yanıyor. Fakat, kader kaleminin çizdiği musîbetlerin Rabbimiz tarafından verildiğini bilerek teselli buluyoruz.

“Musîbet cinayetin neticesi ve mükâfatın mukaddemesidir” diyor Bediüzzaman Hazretleri. Ve devam ediyor: 

“Hayat, musîbetler ile tasaffi eder.”

Hadiselere itirazın yaralı el ile intikam almak anlamına geldiğini belirtiyor. Bunlar, İlâhî ikazlardır. Nimetlerin kıymetini bazen unutuyoruz. İbadetler ve hizmetleri kendimize yük telâkki ediyoruz. Bu musîbetler bir hatırlatma ve ikazdırlar. Telef olan mal inşallah sadâka hükmüne geçer. Yaralanan vücutlar, insanlara sevaplar kazandırır.

Vefat edenler inşallah mazlumen şehit sevabı kazanır. Zelzele bahsini tekrar okuduğumuzda, bunların tesadüfî bir hadise olmadığını anlıyoruz.

Risale-i Nurlar’ın bu memlekete aynı bir rahmet olduğunu biliyoruz. Ehl-i imanın gafleti böyle musîbetlerin celbine vesiledir. Veya, hataları az olmak cihetiyle kabahatlerini silmek anlamına gelir.

Her şeye hazırlıklı olmalıyız. Cenab-ı Hak daha büyük musîbetlerden korusun. 

Aklımızı başımıza almalıyız. İbadetlerimizi ve hizmetlerimizi, her işimizin başına koymalıyız.

“Kimin himmeti milleti ise, o tek başına bir millettir” hakikatini unutmamalıyız. Yoksa, sadece kendi himmeti olan insanın kıymeti yoktur.

Milletimizin başı sağ olsun. İzmirlilerin başı sağ olsun. Yaralılara âcil şifalar diliyorum.

Hayatın lezzetini istiyorsak, hayatımızı iman ile hayatlandırmalıyız. İbadetler ve duâlar ile süslendirmeliyiz.