Misafir gelince evdeki çocuklar dayak yiyeceklerini bildikleri halde cesaret göstererek her istenmeyen hareketi yaparlar!
Derdi koltuk kapmak olana, bir kabiliyet bir liyakat lâzım değildir. Uygun olmayan her yol onun için meşrûdur. Hiçbir şey yapmasa “Ne bakıyorsun lan!..” dese, işte bir iş yaptığı için taraftarane kendisine bir iş hazırlanmıştır.
Öyle bir zaman gelecek ki, eline bir ekmeği geçirebilen mutlu sayılacak. Fakat nereden nasıl buldun, ne zaman, nerede nasıl kimlerle yiyeceksin sorulamayacak, sual edilemeyecek. Bu zaman bize Mars kadar uzak mı acaba?
Kendisine ve taraftarlarına yapılmayacak, yasak her şeyi serbest ve meşrû görenlere sual ediyorsun; neden böyle davranıyorsunuz? Neden size yasak yok, milletin çoğunluğuna var? Cevap aynen dabbetülarz gibi: “Görmüyor musunuz otobüslerde kemer takmayana ceza olduğu halde çoğu yolcu ayakta seyahat ediyor. Kimse bunlara bir şey demiyor ya!” Rastgele!
Eskiden, canlarına ve ölümlerine Rabbim binlerle rahmet etsin analarımız, halalarımız, ablalarımız bizleri ikna için; dayak, kötü söz, azarlama yerine kendilerini feda ederek: “Ölümü gör…” cümlesini, şefkatle, merhametle kullanırlardı. Eee! Buyrun iyilik, fayda, hizmet diyorsanız görelim, bakalım!
Yeter artık demeyi bilmemek, isteyerek ve severek zulmün, taraftarlığın devam etmesini istemektir. Ha böyle düşünmüşsün ha “Asansörün düğmesine defalarca basarak, hızlı geleceğin düşünmüşsün.” Ne fark ediyor ki ders almayana, dayak daima sevimli gelir ve bile bile arzu ettirir! İyi dayaklara devam!
Halimiz, ahvalimiz şuna benziyor: Haylazlıktan, yaramazlıktan, ders çalışmamaktan ve ders almamakta ısrar etmekten annesini bıktıran çocuğun; göstermelik olarak dersin başına oturmasıyla annesinin gözlerinden sevinç gözyaşlarını görünce; “Ah annem benim ders çalışmamdan üzüldü, ağlamasın…” diye ders çalışmasını bırakması gibidir.
Eski hal muhal, ya yeni hal ya da izmihlal…
Kalın akl-ı selimle inşallah.