O gece benden sual ettiniz, ben cevabını vermedim. Çünkü mesâil-i imaniyenin münakaşa suretinde bahsi caiz değildir. Siz münakaşa suretinde bahsetmiştiniz. Şimdilik, münakaşanızın esası olan üç sualinize gayet muhtasar bir cevap yazıyorum; tafsilini, Eczacı Efendinin isimlerini yazmış olduğu Sözlerde bulursunuz. Yalnız, kader ve cüz-i ihtiyâriye ait Yirmi Altıncı Söz hatırıma gelmemişti, size söylememiştim; ona da bakınız, fakat gazete gibi okumayınız.
Eczacı Efendinin o Sözleri mütalâa etmesini havale ettiğimin sırrı şudur ki: O çeşit meselelerdeki şüpheler, erkân-ı imaniyenin zaafından ileri geliyor. O Sözler ise, erkân-ı imaniyeyi tamamıyla ispat ederler.
Birinci Sualiniz: “Hazret-i Âdem’in (as) Cennetten ihracı ve bir kısım benî Âdem’in Cehenneme idhali ne hikmete mebnîdir?”
Elcevap: Hikmeti, tavziftir. Öyle bir vazife ile memur edilerek gönderilmiştir ki bütün terakkiyat-ı maneviye-i beşeriyenin ve bütün istidadat-ı beşeriyenin inkişaf ve inbisatları ve mahiyet-i insaniyenin bütün esma-i İlâhiyeye bir âyine-i camia olması, o vazifenin netaicindendir. Eğer Hazret-i Âdem Cennette kalsaydı, melek gibi makamı sabit kalırdı; istidadat-ı beşeriye inkişaf etmezdi. Halbuki yeknesak makam sahibi olan melâikeler çoktur; o tarz ubudiyet için insana ihtiyaç yok. Belki hikmet-i İlâhiye, nihayetsiz makamatı kat’ edecek olan insanın istidadına muvafık bir dâr-ı teklifi iktiza ettiği için, melâikelerin aksine olarak, mukteza-i fıtratları olan malûm günahla Cennetten ihraç edildi.
Demek Hazret-i Âdem’in Cennetten ihracı, ayn-ı hikmet ve mahz-ı rahmet olduğu gibi, küffarın da Cehenneme idhalleri haktır ve adalettir. Onuncu Sözün Üçüncü İşaretinde denildiği gibi, çendan kâfir az bir ömürde bir günah işlemiş; fakat o günah içinde nihayetsiz bir cinayet var. Çünkü küfür, bütün kâinatı tahkirdir, kıymetlerini tenzil etmektir ve bütün masnuatın vahdaniyete şehadetlerini tekziptir ve mevcudat âyinelerinde cilveleri görünen esma-i İlâhiyeyi tezyiftir. Onun için, mevcudatın hakkını kâfirden almak üzere, mevcudatın sultanı olan Kahhar-ı Zülcelâl’in, kâfirleri ebedî Cehenneme atması ayn-ı hak ve adalettir. Çünkü nihayetsiz cinayet, nihayetsiz azabı ister.
Mektubat,
On İkinci Mektub,
s. 54-55
LÛGATÇE:
âyine-i camia: kapsamlı ayna.
dâr-ı teklif: Allah’ın emir ve yasaklarından sorumlu olunan yer, imtihan yurdu.
idhal: dahil etme.
inbisat: yayılma, genişleme.
inkişaf: açılma, gelişme; meydana çıkma.
istidadat-ı beşeriye: insanî kabiliyetler.
mebnî: -den dolayı, bir şeye dayanan.
mukteza-i fıtrat: fıtratın, yaratılışın gereği.
netâic: neticeler, sonuçlar.
tavzif: vazifelendirme.
terakkiyat-ı maneviye-i beşeriye: insanların manevî ilerlemeleri.
vahdaniyet: Allah’ın birliği.