"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Reçete: İttihad-ı İslâm

Risale-i Nur'dan
23 Ekim 2023, Pazartesi
Hakikat Çekirdekleri

Otuz beş sene evvel tab’ edilen Hakikat Çekirdekleri namındaki risaleden vecizelerdir.

1. Mariz bir asrın, hasta bir unsurun, alil bir uzvun reçetesi ittiba-ı Kur’ân’dır.

2. Azametli, bahtsız bir kıt’anın; şanlı, tâli’siz bir devletin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi ittihad-ı İslâmdır.

3. Arzı ve bütün nücum ve şümusu tesbih taneleri gibi kaldıracak ve çevirecek kuvvetli bir ele malik olmayan kimse, kâinatta dava-i halk ve iddia-i icad edemez. Zira her şey, her şeyle bağlıdır.

4. Haşirde bütün zevi’l-ervahın ihyası, mevt-âlûd bir nevm ile kışta uyuşmuş bir sineğin baharda ihya ve inşasından kudrete daha ağır olamaz. Zira kudret-i ezeliye zatiyedir; tagayyür edemez, acz tahallül edemez, avâik tedahül edemez. Onda merâtib olamaz; her şey Ona nisbeten birdir.

5. Sivrisineğin gözünü halk eden, güneşi dahi o halk etmiştir. 

6. Pirenin midesini tanzim eden, manzume-i şemsiyeyi de o tanzim etmiştir.

7. Kâinatın telifinde öyle bir i’caz var ki bütün esbab-ı tabiiye, farz-ı muhal olarak muktedir birer fâil-i muhtar olsalar yine kemâl-i acz ile o i’caza karşı secde ederek, “Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize verdiğinden başka bizim hiçbir kudretimiz yoktur. Muhakkak ki Sen çok yüce olan Aziz ve her şeyi hikmetle yapan Hakîm’sin” diyeceklerdir.

8. Esbaba tesir-i hakikî verilmemiş; vahdet ve celâl öyle ister. Lâkin mülk cihetinde esbab dest-i kudrete perde olmuştur; izzet ve azamet öyle ister; tâ nazar-ı zâhirde dest-i kudret mülk cihetindeki umûr-u hasise ile mübaşir görülmesin.

9. Mahall-i taallûk-u kudret olan her şeydeki melekûtiyet ciheti şeffaftır, nezihtir.

Mektubat, s. 551

LÛ­GAT­ÇE:

alil: hasta, hastalıklı.

avâik: engeller, zorluklar.

dava-i halk: yaratma iddiası.

esbab-ı tabiiye: tabiattaki sebepler.

fâil-i muhtar: dilediğini yapmakta serbest olan.

i’caz: mu’cizelik, mu’cize oluş.

ittiba-ı Kur’ân: Kur’ân’a tâbi olma.

ittihad-ı İslâm: İslâm birliği.

mahall-i taallûk-u kudret: kudretin taalluk ettiği, ilgili olduğu yer.

mariz: hasta.

melekûtiyet: her şeyin doğrudan Allah’ın ilim, hikmet ve kudretine bakan iç yüzü.

mevt-âlûd: ölüm bulaşmış, ölümle karışık.

mübaşir: vasıtasız, bizzat yapan, kendisi ele alan.

nevm: uyku.

nücum: yıldızlar.

şümus: güneşler.

tab etmek: kitap olarak basmak.

tagayyür: değişme, başkalaşma.

tahallül: araya girme, müdahale etme.

tâli’siz: kısmetsiz, talihsiz, bahtsız.

umûr-u hasise: küçük ve değersiz işler.

zevi’l-ervah: ruh sahipleri.

Okunma Sayısı: 1772
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    26.10.2023 02:27:48

    ..." Şark husumeti, İslâm inkişafını boğuyordu; zâil oldu ve olmalı. Garb husumeti, İslâm'ın ittihadına, uhuvvetin inkişafına en müessir sebebdir, bâki kalmalı. Birden meclisten tasdik emareleri tezahür etti. Dediler: "Evet ümidvar olunuz, şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sadâ, İslâm'ın sadâsı olacaktır!"... Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Tarihçe-i Hayat - 133

  • S.topuz

    26.10.2023 02:26:34

    ..."Demek biz mağlubiyetle ikinci cereyana takıldık ki, mazlumların ve cumhurun cereyanıdır. Başkalarından yüzde seksen fakir ve mazlumsa; İslâm'dan doksan, belki doksanbeştir. Âlem-i İslâm şu ikinci cereyana karşı lâkayd veya muarız kalmakla, hem istinadsız hem bütün emeğini heder hem onun istilasıyla istihaleye maruz kalmaktan ise, âkılane davranıp onu İslâmî bir tarza çevirip kendine hâdim kılmaktır. Zira düşmanın düşmanı, düşman kaldıkça dosttur. Nasılki düşmanın dostu, dost kaldıkça düşmandır. Şu iki cereyan birbirine zıd, hedefleri zıd, menfaatleri zıd olduğundan; birincisi dese "Öl!", diğeri diyecek "Diril!" Birinin menfaatı, zarar - ihtilaf - tedenni - zaaf - uyumamızı istilzam ettiği gibi; ötekinin menfaatı dahi, kuvvetimizi ittihadımızı bizzarure iktiza eder."... Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Tarihçe-i Hayat - 133

  • Cenk Çalık

    23.10.2023 14:03:56

    "Sivrisineğin gözünü halk eden, güneşi dahi o halk etmiştir. Pirenin midesini tanzim eden, manzume-i şemsiyeyi de o tanzim etmiştir." Zahiren küçük canlıların küçük uzuvları kainattaki en uzak ve büyük cisimlerle alakadardır. Demek ki en küçük ve en yakındakinin Rabbi kimse en uzak ve en büyüğün Rabbi de odur vesselam.

  • İSMAİL ÖNGEL

    23.10.2023 06:49:55

    Azametli, bahtsız bir kıt’anın; şanlı, tâli’siz bir devletin; değerli, sahipsiz bir kavmin reçetesi ittihad-ı İslâmdır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı