"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ülfet / Alışmak

Sebahattin YAŞAR
24 Temmuz 2019, Çarşamba 00:01
Tehlikeli bir durak; ülfet/alışmak.

Körleştiriyor insanı, derin manaları okuyamaz hale getiriyor. Her şeyin kışrıyla, kabuğuyla meşgul ediyor.

Deneyin isterseniz, onlarca soru hazırlayıp, yakından tanıdığınızı düşündüğünüz (anne, baba, evlât, kardeş, dost) sevdiklerinize bir bir sorun, siz sadece dinleyin. Onları ne kadar tanımadığınızı anlayacaksınız.

Anne kucağına, eşe, çocuğa, arkadaşa, dosta; yemeye içmeye; görmeye, işitmeye, yürümeye; hasılı dünyaya, dünyalıklara hiç kopmamacasına alışıveriyor insan. Günaha bile alışıyor, müptelâ oluyor. Tehlikeli bir alışmak.

Alıştığımız varlıklar gözümüzde, gönlümüzde âdileşiyor, sıradanlaşıyor, değersizleşiyor. ‘Alışma’, ‘biliyorum, tanıyorum’ zannını besliyor. ‘Sensiz yaşayamam’la başlayan aşkların, bir müddet sonra ‘Senle yaşayamam’a dönüşmesi; ‘alışma’nın, ‘ülfet’in sonucu. Alışmanın, muhakemesi yok.

Beyefendinin, on yıllardır tanıdığını düşündüğü akrabasına, bir konuda, daha önce hiç duymadığı kelimelerle, bilgi dolu konuştuğunu görünce; “Oooo akrabam, sen neymişsin be!” diyerek şaşkınlığını ifade etmesi, ilginçti. Yapıştırdığımız etiketler erimiş neredeyse. Bu bizim cehaletimiz işte.

Tanıdıklarımıza alışınca böyle oluyor. Ondaki derinliği dinleme, zenginliği merak etme, farklı bakış açılarından istifade etme kayboluyor. Bir kitabın birkaç sayfasını okuyup, ‘tamam anlaşıldı’ demek gibi bir şey bu. Yüzeysel tanımaklar, bakar körlükler, bilmemekler, bilmediğini de bilmemekler hasıl oluyor. Sevdiklerimizle yeniden mi tanışmalı yoksa!

Bediüzzaman, alışmayı, ülfeti; ”… cehl-i mürekkebin hemşiresi ve nazar-ı sathinin annesi…’ diye tarif ediyor. Kara cahillik ve alışmak (ülfet) kız kardeşler ve nazar-ı sathî (yüzeysel bakış) yine ülfetin (alışma) çocuğu.

Ülfet (alışmak), nimeti nimet olarak görememeyi ve onun şükrünü eda edememeyi netice veriyor. En büyük körlük bu olsa gerek. 

Yeniden bir bakışa, ülfeti yırtmaya, alışmadan tanışmaya ve şükretmeye ihtiyacımız var. Hiç bitmeyecek tanışmalara muhtacız; insan/âlem her an yeniden yaratılıyor zira. Bir an öncesinin insanı, bir an sonrasında aynı değil.

Okunma Sayısı: 3485
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali

    24.7.2019 14:18:33

    Harika hocam harika.

  • Abdullah Tunç

    24.7.2019 06:22:51

    2- " İşte şu hikmete binaen,bütün hissiyatları uyanık ve latifeleri huşyar olan Sahabeler envar-ı imaniye ve tesbihiyeyi cami' olan kelimat-ı mübarekeyi dedikleri vakit, kelimenin bütün manasiyla söyler ve bütün letaifiyle hisse alırlardı." Demek ki envar-ı imaniye ve tesbihiyeyi içine alan mübarek keşimelerin manalarını turfanda ve teravetli ve taze ve genç olarak emip,istifade edebilmek için gaflet ve özellikle ülfet perdesinin yırtılması gerekiyor.Çünkü bu ülfet perdesi hakikatların derinliklerin inmeye engeldir.

  • Abdullah Tunç

    24.7.2019 06:01:09

    " Kur'anı Mu'cizü'l -Beyan,bütün kinattaki adiyat namıyla yad olunan, karikulade ve birer mu'cize-i Kudret olan mevcudat üstündeki adet ve ü l f e t perdesini keskin beyanatiyle yırtıp,o hakaik-i acibeyi zişuura açıp,mazar-ı ibretlerini celp edip, ukula t ü k e n m e z bir hazine-i ulum açar."13.Söz,sh 162 , 2. Paragraf. " Halbuki, o infilak ve inkilabdan sonra,git gide letaif uykuya ve havas o hakaik noktasında gaflete düşüp,o kelimat-ı mübareke,meyveler gibi, git gide ü l f e t perdesiyle letafetini ve teravetini kaybeder.Adeta sathilik havasiyla kuruyor gibi,az bir yaşlılık kalıyor ki kuvvetli bir a m e l i y a t l a ,ancak evvel ki hali iade edilebilir." 25.Söz,sh;555,son paragraf.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı