"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Allah nurunu tamamlayacaktır

Şemseddin ÇAKIR
08 Mayıs 2020, Cuma
Saadettin et-Taftazani Şerh’ül Makasıd’ta; Hz. Peygamber’e (asm) atalarından bir ‘nur’un intikal ettiğini söylemektedir. Zaten Şiî ve Sünnî kaynaklarda da peygamberden peygambere böyle bir nurun intikali kabul edilmektedir.

Bilindiği gibi “nur” hem Allah’ın (cc) bir ismi, hem O’nun kitabının adıdır. 

Mü’minler; “nur” ile, yani hem Allah, hem onun kitabı, hem onun peygamberi ile sürekli iç içe bulunan kimselerdir. Bu kimseler “nur” ile o kadar iç içedirler ki, hem bedenleri, hem ruhları, hem geçmişleri, hem gelecekleri, hem akılları ve hem kalpleri “nurlanmış”, hatta taşarak onları sarıp ön ve sağlarından koşar hâle gelmiştir.

Öyle anlaşılıyor ki mü’minlere her ne kadar önlerinden ve sağlarından nur koşsa bile, bunu yeterli görmeyecekler. Fakat güçleri de buna yetmeyeceğinden bu taleplerini Allah’a (cc) tevbe-i nasuh ile arz edeceklerdir. Çünkü “herşeye gücü yeten O’dur. Mü’minler bunun şuurunda olarak Allah’a yalvaracaklar, ayrıca günahlarının buna perde olacağını da düşünerek Allah’tan “mağfiret” dileyeceklerdir. 

Nur âyetinde tevbe-i nasuh’un da oluş sebebi, demektir ki, onlar sadece günahlarının affı için değil, nurlarının arttırılması için de, duâ ederler. Demek nur o derece önemli bir nimet ki onunla yetinilmiyor, tadına ve huzuruna doyulamıyor. 

Böyle bir nur her asırda intizar edildiği gibi elbette bu asrımızda da daha çok edilmelidir, çünkü; asrımız gerçekten felâketler ve helâketler asrıdır. Buna rağmen o ‘nur’a mazhar olanlara elbette işâret ve beşaretler olacaktır. Bunda yadırganacak birşey olmadığı gibi imrenilmesi gerekir, çünkü; insanlık için en önemli bir ihtiyaç olduğu anlaşılıyor ve tamamlanması lâzımdır, yeterki  tesbiti doğru olsun. 

Bu vesileyle bir hatıramı nakletmek isterim: İ. H. Lisesi orta üçüncü sınıf öğrencisiyim. Bize o sıralarda çok azılı ateist bir Fransızca öğretmeni derse geliyordu. Dönem sonu geldi bize talimat verircesine “bu karne tatilinde herkes birer kitap okuyup gelecek” dedi ve sol ideolojinin kitaplarını adres verdi. Fakat, ben güya maksadını anlamamışım gibi inadına tam zıt bir kitap okuyayım dedim ve Allah rahmet etsin Sami Arslan’ın “Karanlık Gecelerin Nurlu Sabahı” isimli kitabı okuyup gittim.  İlk geldiği derste tek tek sorgulamaya başladı. Diğerleri onun arzusuna göre kitaplar söylediler ve onları takdir etti. Sıra bana gelmişti. Bana da sorunca ben de göreceğim tepkiyi de göze alarak “Karanlık Gecelerin Nurlu Sabahı” deyince hoca resmen küplere bindi ve “Öyle kitap mı olur?” deyince ben de “neden olmasın çok da güzel kitap” diye bir de muhtevasını anlatmaya başlayınca adeta çıldırdı. Anladım ki “rencide olur dide-i huffaş ziyadan” işte bu demektir. 

Bu işin çaresine gelince; kafası karışanların bol bol Risale okumalarını harâretle tavsiye ederim.

İmamı A’zam’ın “Hayırda israf yoktur, ısrafta da hayır yoktur” sözünü ben de “Nurda israf yoktur, israf da nur değildir” diye uyarlamak istiyorum. Yani âyet-i kerime ve hadis-i şeriflerdeki tahşidattan anlıyorum ki, israfı olmayan tek şey “nur” dur. Yine anladım ki Bediüzzaman onun için, yani tahkikî iman dersleri olduğu için ısrarla Risale-i Nurlar’ı okumayı tavsiye ediyor, toplu dersler yapılıp şahs-ı manevî denilen cemaat şuuruna kavuşuluyor. Malûm ilim de, nurdur ilimlerin şâhı ve padişahı da iman ilmidir. O halde Nur Talebesi olduğumuza ne kadar şükretsek ve iftihar etsek hakkımız vardır. 

İnancımız odur ki, Kur’ân-ı Kerîm her asırda yeni iniyor gibidir. Yani  her asrın ona şiddetle ihtiyacı vardır. Mesele; bu ihtiyacın nasıl karşılanacağıdır.

Marijinalleşen İslâm anlayışı nasıl orijinalleşecek? Mücedditler vesilesiyle değil mi? Demek bu ümmet-i Muhammed’i (asm) yeniden bir istiğfar ve tevbe-i nasuha dâvet etmek gerekmez mi?

 Yoksa mâazallah! Ümmet-i Muhammed’in (asm) en ulvî duygularını, ibadet ve fıtrî muamelâtını gevşetip laçkalaştırarak milleti bu Nur’dan mahrum etmeye çalışan, oryantalistlerin ve misyonerlerin taşeronluğunu yapan, bu ulvî ve ebedî hakikatleri onların hilelerine feda eden ulema-i sûya mı kalsın bu meydan?  

Eğer öyle olursa, işte insanlığın başına kimsenin güç yetirip akıl fikir erdiremediği, Kovit 19 mikrobu diye adlandırılan, hakikatte “Cündullah” (Allah (cc) ordusu olan) bir asker gelir hepsini esir alır. Eğer ıslah olurlarsa ne mutlu, zâhirde musîbet batınen rahmet olur ve onların imansızlık girdabından kurtuluşu olur, yoksa takdir-i Hüda kuvve-i bazu ile dönmez. 

Nur deyince başta hakikî Nur olan Allah’ı (cc), O’nun Nur ismi ve onun tecellilerinden olan iman, İslâm ve Hz. Muhammed’in (asm) nuru gibi gerçekler anlaşılmalı.

Peki, “Bu nurun tamamlanışı nasıl olacaktır?” sorusuna gelince:

Ondokuzuncu âyetin tefsirinde Üstad bu meseleyi şöyle anlatır: “Şu âyetin umum manasındaki tabakalarından bir tabaka-i işarîsi bu asra dahi bakıyor. Çünkü ‘Ey Rabbimiz nurumuzu tamamla’ derler. Hem manaca kuvvetli münâsebeti var, hem cifirce bin üçyüz yirmi altı (M. 1908) ederek o tarihteki hürriyet inkılâbından neş’et eden fırtınaların hengâmında herşeyi sarsan o fırtınaların ve harplerin zulümâtından kurtulmak için nur arayan mü’minleri içinde, Resâili’n-Nur Şâkirtleri az bir zaman sonra tezâhür ettiklerinden bu âyetin efrâd-ı kesiresinden bu asırda bir mâsadakı onlar olduğuna bir emâredir. ‘Bizi bağışla’ (Tahrik, 8) cümlesi bin üçyüz altmışa (1942-43’lere) bakıyor. Demek bundan beş altı sene sonra istiğfar devresidir. Resaili’n-Nur şâkirtleri o zamanda istiğfar dersini vereceğini remzen bir imâdır.” (Birinci Şuâ. stk. s. 81)

Madem Cenâb-ı Allah nurunu tamamlayacağını vaadetmiş, elbette yapacaktır. 

Kim ne derse desin biz bunu der, yolumuza devam ederiz. “Takdir-i Hüda kuvve-i bâzu ile dönmez, bir şem’a ki Mevlâ yaka üflemekle sönmez.” Vesselâm!

Okunma Sayısı: 4554
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı