"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Almanya meselesi

Şemseddin ÇAKIR
09 Ağustos 2019, Cuma
Almanya hakkında ileri geri çok spekülasyonlar yapılıyor ve milletin kafası bilerek veya bilmeyerek karıştırılıyor.

Ben; özellikle bazı üniversite mezunlarıyla bu hususta röportajlar yaptım, özetle şu gibi kanaatletlere şahit oldum:

Sorduğum kişiler, ırkçı ve ateist se, genellikle aleyhte konuşuyorlar. Demek ki onlar ırkçılık ve siyonizmin etkisinde kalmışlar.

İnançlı kesimdekilerden bazıları ise: “Bu günki tv yayınlarına rağmen müsbet kanaat belirtemem” deyip çekimser kalıyorlar. Fakat, demokrasi olarak Türkiye’nin yüz yıl ilerisinde olunduğunu da ilâve ediyorlar.

Elbette her devlet kendi menfaatlerini önceleyecektir, ancak bir de meseleye onlar açısından  bakmak lâzım,

Acaba, onlar bizim hakkımızda ne düşünüyorlar? Hatta daha yeni, onların bir papazının; “Türkler ne derse desin aleyhlerinde konuşmayın” diye tavsiyesini basından okudum. 

Hz. Ali ise: “Hasmınızın da, insan olduğunu unutmayın” der.  

Çünkü ben 1. Dünya Savaşı’nda bütün dünyaya karşı bizimle olduklarını biliyor, onun için sempati duyuyorum diyerek genellikle şöyle devam ediyorlar:

Şu anda da bizden en fazla işçi çalıştırarak Türkiye ekonomisine çok büyük katkıda bulundukları gibi, yine en fazla ticaretimiz de, onlarla olduğundan, göz ardı edilecek bir ülke olmadığı kanaatindeyim. Dünya devletleri arasında da, en güçlü ekonomiye sahip olduğu için dost edinilmesi gerekir, “Hatasız dost arayan dostsuz kalır” şeklinde de, ata sözümüz var. 

Diğer bir kişi: “Almanya bize karşı önceleri daha iyi idi, AB’den sonra öbürlerinin etkisinde kalarak konjonktürel davranıyor ve Batı ülkeleri bizim yüzümüzden Almanya’yı başta İngiltere olmak üzere dışlamaya çalışıyorlar görüşündeyim, bunu da, göz önünde bulundurmalıyız” diyor.

Bir de Nur Talebelerinden sordum. Onların kanaatleri ve istikbâle ait ümitleri oldukca müsbet ve hatta Hz. İsa’nın şahs-ı manevisini Almanların temsil ettiğine inanıyorlar ve onun için Türkiye’ye çok olumlu baktıklarını ve Hadis-i Şerifin işaretine göre ahirzamanda Müslüman olacağı beklenen Avrupa devletinin kuvvetli ihtimalle Almanya olduğunu ifâde ediyorlar. Hatta Türkiye’yi Mehdi’nin, Almanya’yı da, Mesih’in memleketi olarak görüyorlar ve bu iki devletin çok iyi anlaşması gerektiğini ifade ediyorlar. 

Bir de bilhassa bu asrın dahisi Bediüzzaman Hazretleri’nin “Bahtiyar Alman milleti” demesi çok manidar görülüyor. Bütün bunları gözönüne alınca, bazı art niyetli kişilerin Almanya’yı bir numaralı düşman göstermelerinin sebeplerini çok iyi düşünmek gerekiyor.

Sözü fazla uzatmadan tarihi de, şahit göstererek; asra damgasını vuran ve Birinci Dünya  Savaşı’nda devletiyle birlikte siyonizme karşı Almanlarla kader birliği yapanlar mı haklı, buna karşı çıkanlar mı, bakalım.

Evet bu hakikati tesbit için hem meselenin cemaziyel evveline, hem de hal ve istikbaline bir göz atalım. 

Bunun için âlem-i İslâmı kökden yok etmek için seferber edilmiş, Haçlı Seferleri’nden başlayalım.

 3. Haçlı Seferi’nde, Alman kralı Haçlı orduları başkomutanıdır ve İslâm ordusu başkomutanı Selâhaddini Eyyubî ile Kudüs cephesinde karşı karşıyadır. İşte o esnada kaderin cilvesi olarak hastalanır. Doktorlar seferber olur, fakat nafile, kral doğu mikroplarına bağışıklı olmadığı için dayanamaz, ölümle burun buruna gelir. Alman yetkililer Selâhaddin-i Eyyubî’den doktor istemeye mecbur kalırlar.

Selâhaddin-i Eyyubî’deki şu asalete bakınız ki, o da: “Baş komutanı hasta olan bir orduya karşı savaşmak namertliktir, ben bunu yapamam, ateşkes ilân ediyorum” der, bir sağlık ekibi ile kralı tedaviye gider. Neticede kralı tedavi ederler ve Selâhaddin-i Eyyubî krala “Tamam mı, devam mı?” der. Kral bunun üzerine şu ibretlik sözleri söyler: “Değil şimdi, bundan sonra asla bir Alman millet veya devleti bir İslâm ülkesine karşı savaşmayacaktır, ben sizdeki bu asalet ve mertliğe hayranım, özür dilerim, beni mazur görün” der ve böylece Almanlar ve Türkler arasında bir dostluk başlar. 

Onlar da Selâhaddin-i Eyyubî’ye şarkın kahraman ve şefkat timsali insanı derler ve onun şahsında bütün Müslümanlara dost olurlar.

İşte ben bu noktada bütün tarihçilere soruyorum. Bu tarihden sonra Almanya’nın bir İslâm ülkesine saldırdığını veya zulmettiğini bilen var mı? 

Ben bu soruyu yeri geldikçe sormaya devam ediyorum. Şimdiye kadar menfi bir cevap almadım. Şimdi bu vesileyle bir düşünürün “Akıllı adam bin dost için de olsa, bir düşmana razı olmaz” sözü ile bugünkü sohbeti burada noktalıyor, haftaya nasip olursa yakın tarihimiz, hal ve istikbalimizle devamını anons ediyorum.

Kurban Bayramınızı da şimdiden tebrik ediyor, dostlarımız, milletimiz ve âlem-i İslâm hakkında hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Okunma Sayısı: 2684
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı