"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şahs-ı manevî kavramı -2

Şemseddin ÇAKIR
07 Haziran 2024, Cuma
Ne olurdu, bizim de âlem-i İslam olarak, hak namına ittifak ve ittihattan hasıl olan bir şahs-ı manevimiz olsaydı da, biz de onun dehası ile, âlem-i İslamı ve bütün mazlumları bu zulüm ve zilletlerden kurtarıp, eski haşmet ve izzetine kavuşturabilseydik.

Zamanında bu ihtiyacı bir dünya lideri olarak gören Yavuz Sultan Selim;

“İhtilâf u tefrika endişesi,   

Kûşe-i kabrimde hatta bîkarar eyler beni.   

İttihadken savlet-i a’dayı def’e çaremiz,   

İttihad etmezse millet, dağdar eyler beni...” (Divan-ı Harb-i Örfî-Yedinci Cinayet)

demiştir. İşte bu şahs-ı manevinin gücü ve dünya liderliği meselesidir. O da söz ile değil, icraatla olur. Onu asırlarca Osmanlı, dünyaya göstermiştir. İşte onun için bizler; “eski çağların, cihangir Asya ordularının, kahraman askerlerinin torunlarıyız” diye övünüyoruz. Fakat şu anda onu gösterecek bir babayiğit olmadığı için, hali pür melalimizle, bir türlü ona layık olamıyoruz.

Osmanlı da bir şahs-ı manevi idi. Demek, bu günkü en büyük ihtiyacımız Bediüzzaman’ın ifadesiyle bilmana “Bu asrın en büyük farz vazifesi olan ittihad-ı İslam’dır”. Evet o da, bir şahsı manevidir.

Bize bunu tavsiye ve vasiyet eden Üstad,  örnek olarak kendisi mütesanit bir şahs-ı manevi kurarak dar-ı bekaya irtihal etmiştir. Evet, çünkü onun muarızlarının dahi, şahs-ı manevileri vardır. Deccal ve Deccalizm gibi. Fakat ehli iman, daha Efendimiz’in (asm) “Cemaat üzere olunuz, cemaatten ayrılanı kurt yer, Cennetin ortasına gitmek isteyen cemaatten ayrılmasın” gibi bir çok hadislerinden haberi yok. Halbuki, tek harfin tek başına manası olmadığı gibi, ayrık otu gibi cemiyette tek yaşayanların, kimseye hayrı olmaz.

Yabani keçiler bile canavarlardan korunmak için beraber hareket ederler. İnsanın bundan gaflet etmesi ne nasipsizlik..

Demek insanın iki çeşit şahsiyeti vardır.

1. Zati şahsiyeti ki, o icabında bir hiç hükmündedir.

2. Manevi şahsiyeti ki, asıl insanın sosyal ve insani yönü budur. Yani, insan sosyal bir varlıktır ve “şahs-ı manevisi” vardır ki, esas kıymet ve ehemmiyet ona göredir. Yoksa manasız bir harf gibi kalır. Onun için örgütlü bir kişi, örgütsüz bin kişiye bedel denilmiştir. Aynen yan yana, omuz omuza veren harfler gibi, birer manzume şiir ve destan olurlar.

Fakat, âlem-i İslamda cemaat ruhu gelişmediği için, bu kavramlar yok olmuştur ve bu kafa ile kavramaları da zordur.

Hatta maalesef daha düne kadar milletimiz saltanatla idare edildiği için, yani tek adam rejimi olduğu için, deccaliyet mehdiyet gibi kavramlar, bizim dini ve milli kültürümüzde de pek istimal edilmez. Bu tabir adeta meşrutiyet ve demokrasinin gereği olarak, Bediüzzaman’ın keşfiyat veya tabiratlarındandır. Onun için çoğumuz bu asli tabirimize yabancılık çekeriz. Halbuki lügavi olarak şahsiyet kişidir, manevi de maddeden öte, insanın şahsiyet, karakter ve sosyal kimliğidir. Yani maddeden öte bir derinlik ifade eder. İşte şahs-ı manevi de şahıslardan müteşekkil olan bir sosyal hadisedir. Halk arasında ‘bir elin nesi var iki elin sesi var’ denilmiştir.

Şahs-ı manevi aynı zamanda bir cemaati, bir cemiyeti, bir örfü adeti veya bir milli kültür ve değeri de ifade eder ki, bu bir toplum aşamasıdır. Hatta hiçbir zaman bir münkirle mümin kıyas edilemediği halde, münkirler böyle bir şahs-ı maneviyi elde ederek, müminlere galebe çalar. Hatta Bediüzzaman’ın, ayeti kerimeden tesbitiyle şahs-ı maneviyi oluşturan kadınlar için Kur’an’da müzekker fiil münferit olup, bir şahs-ı manevi oluşturamayan erkekler için müennes fiili kullanılmıştır. (Yirminci Lem’a s.157, Yusuf s.30 ve Hucurat s. 30. ayetler)

Yani şahs-ı manevi öyle bir nimettir ki; zayıf kadınları bile kuvvetleştirir. Münferit hareket ise öyle bir musibet ve illettir ki, güçlü erkekleri bile zayıflaştırır.

İşte âlem-i İslamın hali pür melali ve küffarın erkeklik taslayarak zulmetmesinin ve bunca fitne ve haksızlığa vesile olmasının sebebi budur.

Okunma Sayısı: 953
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • fa

    7.6.2024 06:15:13

    " İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir, Sen kendini bilmezsin, Ya nice okumaktır Okumaktan murat ne Kişi Hak'kı bilmektir, ..." Kendini bilip bildiren kardeşlerimize selam olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı