İsmail Bey: “Umudum tükendi. Taşıyamayacağım. Dert ve sıkıntılarımın hayır, rahmet ve teselli yönü var mıdır?”
Umut Kapımız İmanımız
Biz mü’miniz; Allah’a inanıyoruz, güveniyoruz, itimad ediyoruz. İmânımız bize öyle bir ümit ve ricâ kapısı açıyor ki, aslında yüz bin dünya derdi de gelse yine hafif kalır, yine çekilir cinsten olur. Fakat biz şüphesiz, dertten ve belâdan Allah’a sığınıyoruz, sığınmalıyız. Çünkü Allah’a sığınmak bir ibadettir.
Cenâb-ı Hak bütün canlıların, bütün hayvanâtın, bütün mahlûkatın, bütün kullarının yegâne umududur. Herkes, her derdinde, her kederinde, her ıztırabında yalnız Cenâb-ı Allah’a sığınır, yalnız Cenâb-ı Allah’tan ümit eder. Umutların tükendiği noktada, Allah’ın rahmet ve umut kapısı hep açıktır. Emin olmalıyız ki, Allah Kendisine iltica edenlere şefkatle ve merhametle yardım eder.
Her zaman ve her yerde, her darlıkta ve her olumsuzlukta kullarının mutlak ümidi olan Cenâb-ı Hak, bütün kapıların kapandığı zamanlarda kullarına yeni kapılar açar, yeni çıkış yolları gösterir. Mü’min, Allah’tan umudunu hiçbir zaman kesmez.
Mü’min Umutsuz Olmaz
Cenâb-ı Hak, “Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? O halde Mü’minler ancak Allah’a tevekkül etsinler.”1 buyuruyor.
Acziyetini bilen bir kulun Allah’a tevekkülden eşsiz bir tesellî bulacağını beyan eden Bediüzzaman, Fâtihâ Sûresi’ndeki “Nestaîn”2 kelimesinin tevekkül manasını ihtiva ettiğini, bu mukaddes kelimenin çaresi tükenmiş kullara tesellî verdiğini ve Allah’ın recâ ve ümit kapısını her an, her an açık tuttuğunu kaydediyor.3
Allah’ın emrine muhatap olan insanlar, korku ve ümit ortasında bulunurlar. Takvâyı umarak Rabbine ibâdet etmesi gereken insan, ibadetini yeterli saymamalı, ibadetinden çok Allah’ın rahmetine güvenmelidir. 4 Ümidin kaynağı imandır. İman, dünya ve âhireti nimetlerle süslenmiş iki sofra olarak insanın önüne sürer. İmân nimetini bize ihsan eden Rabbimiz, bize her bakımdan kâfidir. 5
Recânın ve umudun cemâlî bir tecellî olduğunu 6 kaydeden Üstad Hazretleri, Cenâb-ı Hakk’ın, tesellî isteyen kullarının dâima refîki, arkadaşı ve dostu olduğunu, şefkatini kullarından esirgemediğini 7 beyan eder.
Ölüm Bile Mü’mini Ümitsizliğe Atamaz
Üstad Hazretleri’ne göre, mü’min için hiçbir zaman umutsuzluk ve yeis söz konusu değildir.8 Ölüm bile mü’mini ye’se ve ümitsizliğe atamazken, mü’minin başka hangi sebeple ümitsizliğe düşmesi beklenebilir ki? Zira ölüm yokluk ve umutsuzluk kapısı değildir. 9 Mü’min için ölüm mekân değiştirmekten ibârettir. Kabir ise, karanlıklı bir kuyu ağzı değil, nûrâniyetli âlemlerin kapısıdır. Dünyâ da bütün ihtişâmıyla, âhirete nisbeten bir zindan hükmündedir. Dünya zindanından Cennet bahçelerine çıkmak, dünya hayatının rahatsız edici dağdağalarından rahat âlemine ve ruhların uçtuğu meydana geçmek ve mahlukâtın sıkıntılı gürültüsünden sıyrılıp Rahmân’ın huzuruna gitmek bin can ile arzû edilir bir seyahattir ve eşsiz bir saadettir. 10 Cenâb-ı Hak ölüm esnasında bu can ve ten mülkünü bizden, bizim için muhafaza etmek üzere alacak, fakat sonra tekrar geri iade edecek ve fiyat olarak da-inşaallah-Cenneti ihsan edecektir. 11
Üstad Bediüzzaman mealen der ki: Cenâb-ı Hak bizi yoktan var etmiş, göz, kulak ve her âzâmızı hiçten açmış, yaratmış, cismimize bir dil ve bir kalp takmış, bedenimize ve cihâzâtımıza, türlü türlü nimetlerini tartmak ve tanımak için sayılamayacak kadar hassas ölçücükler yerleştirmiş. Aynı zamanda isimlerinin çeşit çeşit hazinelerini anlamak için dil, kalp ve fıtratımıza hadsiz duygular koymuştur. Rahmet, şefkat ve kudret sahibi Cenâb-ı Allah bütün maksatlarımız ve umutlarımız için bize yeterlidir. 12
O halde Allah’a dayanmalıyız, Allah’a sığınmalıyız, Allah’a duâ etmeliyiz. Dünyanın hangi sıkıntısı olursa olsun; bilmeliyiz ki, bir kapıyı kapayan Rabbimiz, bize başka bir kapı açar. Ve yine bilmeliyiz ki, sabrettiğimiz ve Allah’tan ümidimizi kesmediğimiz takdirde, her sıkıntının perde arkası mutlak hayırdır, mutlak sevaptır, Allah’ın rızâsıdır ve her sıkıntı aslında birer âhiret azığı teşkil etmektedir.
GÜNÜN DUÂSI
Allah’ım! Beni, kardeşlerimi ve âlem-i İslâm’ı umutsuz eyleme! Dertlerime deva ol! Hastalıklarıma şifa ol! Korktuklarımdan emin eyle! Günahlarımı bağışla! Nar-ı Cehennemden muhafaza eyle! Âmin.
Dipnotlar:
1- Âl-i İmrân Sûresi: 159. 2- Fâtiha Sûresi: 5. 3- İşârâtü’l-İ’câz, s. 32. 4- İşârâtü’l-İ’câz, s. 154. 5- Şuâlar, s. 85. 6- İşârâtü’l-İ’câz, s. 66. 7- İşârâtü’l-İ’câz, s. 32. 8- Sözler, s. 580. 9- Mektûbât, s. 13. 10- Sözler, s. 187. 11- Sözler, s. 31. 12- Şuâlar, s. 84.