"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Susmak konuşmaktan çoğu zaman daha hayırlıdır

Süleyman KÖSMENE
31 Mart 2020, Salı
KUR’ÂN HELÂL ETMEZ

Nur Talebeleri ister içeriden, ister dışarıdan, hak etmedikleri hakaretlere, iftiralara, ithamlara, gıybetlere maruz kaldıklarında aynıyla cevap vermezler. Eğer Risale-i Nur’un hukuku çiğnenmişse onu savunurlar, kendi hukuklarını geri plâna çekerler. Nezihane cevap verilemiyorsa, ağız bozularak cevap verilecekse, ortalığı virana çevirmezler; işi Allah’a havale ederler. Haklarını da helâl ederler.

Hele haklı durumdaysalar, onları sağır, dilsiz veya büsbütün ölü sanırsın. Kötü ve haksız lâfla uğraşmazlar. Hizmetlerine bakarlar. Hak etmedikleri hakaretlerle üzerlerine gidildiği zaman, susma orucu tutmayı lâf yarıştırarak cevap vermekten yeğ tutarlar.

Bir Müdürün, kendisi hakkında aşağılayıcı biçimde hakaretli sözler sarf ettiğini duyan Bediüzzaman, yapılan hakarete iki sebeple cevap vermiyor. Hakkını da helâl ediyor.

1- Nefsine hesap soruyor. Diyor ki: “Eğer onun tahkiri ve beyan ettiği kusurlar, şahsıma ve nefsime ait ise; Allah ondan razı olsun ki, benim nefsimin ayıplarını söyler. Eğer doğru söylemiş ise, beni nefsimin terbiyesine sevk eder ve gururdan beni kurtarmaya yardımdır. Eğer yalan söylemiş ise, beni riyadan ve riyanın esası olan şöhret-i kâzibeden kurtarmaya yardımdır.”

2- İşi Sahib-i Kur’ân’a bırakıyor. Diyor ki: “Eğer o adamın tahkiratı, benim imana ve Kur’ân’a hizmetkârlığım sıfatıma ait ise, o bana ait değil. O adamı, beni istihdam eden Sahib-i Kur’ân’a havale ediyorum.” 1

Fakat Bediüzzaman’ın, konunun sonunda bir tesbiti var ki, cihanı titretiyor: “Maatteessüf sonra anlaşıldı ki, Kur’ân onu helâl etmemiş.” 2

NEREDE TAHKİK MESLEĞİ?   

Cenab-ı Hak, “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” 3; keza, “Ey iman edenler! Eğer size bir fâsık, bir haber getirirse, onu araştırın, doğruluğunu tahkik edin. Değilse bilmeyerek bir topluluğa sataşırsanız, yaptığınıza pişman olursunuz.” 4 buyurmuştur.

Peygamberimiz (asm) de, “Her duyduğunu aktarmak kişiye yalan olarak yeter” 5 buyurmuştur.

Kendime şunu soramaz mıyım?

Bu âyetlerin sesine, bu hadislerin çağrısına ölünce mi kulak vereceğim? Kur’ân’ın bir hakikatine bin ruhum olsa feda ederim diyen Üstadımın tesanüt, uhuvvet, muhabbet çağrısına kabirde mi cevap vereceğim?

Biz, birbirimizle boğuşmak için meydana atılmış topluluklar değiliz. Biz Üstadımızdan (ra) menfi ihtilâfa girmemeyi öğrendik. Menfi ihtilâfın, yani garazkârâne, adavetkârâne birbirinin tahribine çalışmanın, Peygamber Efendimiz’in (asm) dilinde merdud olduğunu öğrendik. Birbiriyle boğuşanların müsbet hareket edemeyeceklerini öğrendik. 6

Herkes kendisine bakarsa yol alır. Herkes kendi kusurunu görürse, tövbe eder. Başkasının kusurunu görürse tövbeden uzaklaşır. Rahmetten uzaklaşır.

Dünya fanidir. Hayat kısadır. Hayat birbirimizle boğuşacak kadar uzun değildir. Bu hizmetin sahibi bize nazar ediyor.

NEDEN SUSMANLIYIZ? 

Konuşmak her zaman sevap değildir. Makbul de değildir.

Susulacak çok hamakat var!

Cevap yetiştirmekle hem aslî vazifemiz yara alıyor. Hem barışı bozuyoruz. Hem hakkın hatırını kırıyoruz. Çünkü Hak, hamakatin hesabını kendi sormak istiyor. Başkasına, hele bir kardeşine bırakmak istemiyor.

Çünkü kardeşe hesap sorma işi eğer vazifeli değilse tehlikelidir. Kardeşin başına kaldığı zaman, iş kör düğüm oluyor. Adalet kayboluyor. İmtihan başlıyor. Su-i zan, nefret, tarafgirlik, haset, nefis, şeytan devreye giriyor. Üç kuruşluk salih amelin varsa hepsini yakacak bir anafor oluşuyor. Ahiretin gidiyor.

Böyle durumlarda Üstadımız: “Arkadaşlardan sudur eden fena ve çirkin sözleriyle birbirine küsmesinler. Ve haysiyetime dokundu demesinler. Ben o fena sözleri kendime alıyorum.” 7 diyerek susmamızı ve işimize bakmamızı emrediyor.

İlla da konuşacaksak ve illa da ağzımızı fena sözlerle bozacaksak, şunu unutmayalım dostlar; o fena sözler kardeşten önce Üstada ulaşıyor. Orada –maazallah- yüzümüzü kızartmaya yeter!

Bu sebeple gelin, iç dünyamızda susma orucu tutalım. Ne dersiniz?

Dipnotlar:

1. Mektubat, s. 79.

2. Mektubat, s. 80.

3. İsra Sûresi: 36.

4. Hucurat Sûresi: 6.

5. Müslim, Mukaddime 5.

6. Mektubat, s. 315.

7. Lem’alar, s. 439.

Okunma Sayısı: 3866
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet TALYURT

    7.4.2020 10:54:46

    Sn hocam çok guzel yazmışsınız. Terazi duzgun tartmıyorsa zulüm karşısinda tek başina yaşamiyosun. Allah gece gunduz dua ve yakarışta bulunuyosun. Çevredeki konu komşu eş dost ters donmüş. Anadolu insani cocuklarina iyi insan edepli kişi vatansever Allahina ve Paygamber efendizin sunneti seniyesine gore yaşamalari icin caba gosteriyosun. Sen yonetici dediklerinin iki dudak arasindasin. Buyuk ustad bir konuşmasinda ne diyor. Mumin siyasetten uzak dursun. Ya bizim gibi muminler neden boyle kisilerin oyuncagi olduk. Bizler bir peygamber degiliz bir sahabe degiliz bir buyuk alimde degiliz sadece ve sadece olabilirsek bir kuluz. Allahim bizi cikar icin birbirimize dusurmek isteyenleri sana havale ediyoruz. Rabbim onları sirat i mukimde bikdigin gibi et derim. Bu mubarek gin ve geceler yuzu hurmetine hastalara şifa dertlilere deva kurtuluş bekleyenlerede selamete kavuştur. Rabbim dinyanin ve ulkemizin uzerinde gezen corona virusude uzaklastir diye dua ve yakariyorum.

  • Ismail okur

    31.3.2020 16:08:47

    Millet uyanmış, mugalata ve cerbeze ile iğfal olunsa, devam etmeyecektir. Hakikat telakki olunan hayalin ömrü kısadır. Feveran eden efkâr-ı umumiye ile, o aldatmalar ve mugalatalar dağılacak ve hakikat meydana çıkacaktır inşâallah...

  • Necati

    31.3.2020 15:03:34

    Fitneler kol gezdiği, her tarafa sirayet ettiği şu dönemden konuşmaktan çok hizmete odaklanmak, ağzımızdan çok elimizi kullanmak zorundayız. Son derece kritik dönemden geçiyoruz. Var gücümüzle, hep birlikte, dört elimizle bu yüce davaya kuvvet vermek zorundayız.

  • Osman YILDIRIM

    31.3.2020 14:14:08

    Sayın Kösmene, evet bazen susmak konuşmaktan iyidir. Ancak sökonusu hak ve hakikatlara saldırı olunca" Haksıslik karşısında susmak dilsiz şeyram durumuna düşmek" olmaz mı ? Sürekli hak ve hskikate saldırı olacak ve siz bu daldırılar karşıdında susmak hakka karşı bir hskikatsizlik olmaz mı. Sonra söxkonusu saldırıda bulunanların üstünlükleri mi var vaya onlar arıcalıklı kişilermi öyleyse bu ayrıcalık ve üstünlükleri nereden kaynaklanmaktadır? Ayrıyeten bu hucum ve hsksızlıkları irtikab ederken dini dindarlığı ve Risale i Nuru kullanmaları ayrı bir garabet değil mi. Yani sanki Risale i Nur kendi tekellerindeymiş gibi Risale i Nurdan bahsetmek sadece ve sadece kendilerine ait başkalarının Risale i Nurdan bahsetmeleri kabahatmiş gibi davranmaları densizlik ve hadsizlik değilmi? Bu hususlar cevap verilmeyi gerektirmiyormu sessiz kalınmasi o densizleri cüretlendirmek veya sukut ikrardandır meselesini ortaya koymaz mı?

  • Oğuz yiğiter

    31.3.2020 13:46:40

    Allah razı olsun Hocam. İlaç gibi bir makale. Kalemine, yüreğine sağlık...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı