Bediüzzaman Hazretlerinin eserlerinde vefatıyla irtibatlandırdığı üç şehir var.
Bunlar sırası ile “Van, Isparta ve Urfa”. Özellikle son ikisinde vefat arzusu taşıdığı görülüyor. Zaten neticede de 23 Mart 1960 tarihinde vefat edip, ‘taşıyla toprağıyla mübarek’ dediği Urfa’ya defnedildi.
Vefatının 66. gününde biri başbakan, üç kişiyi ipe götüren 27 Mayıs darbesi yaşandı. Darbecilerin özellikle temmuz ayındaki gündemini ‘Said Nursî’ oluşturuyordu.
Hadiseler şu şekilde seyrediyor: Önce 8 Temmuz’da 11. Bakanlar Kurulu toplanıyor. 2. Kolordu komutanı Cemal Tural, kuruldaki konuşmaların yönünü “Nurculuk Komünizm kadar tehlikelidir“ sözü ile tayin ediyor. Her söz bu ifadeyi besler nitelikte. İstişare görünümlü bir ittifak bu.
Toplantının bir yerinde İhsan Kızıloğlu tarafından ortaya atılan ‘kabrin taşınması’ teklifi çabucak karara bağlanıyor.
Alınan kararla 10 Temmuz’u 11 Temmuz’a bağlayan gece planın tatbikatına geçiliyor.
Nereye götürüldüğünü bilmeyen askerlere, kabrin yanı başına geldiklerinde mezarı kırmaları emrediliyor.
Boşa çıkacak ilk balyoz hamlesi, Siirtli Hüsnü’den. Ardından bir hamle daha ve sonrasında, ‘Pehlivan’ lakaplı Trabzonlu Yusuf’un kavradığı balyoz, kabrin üzerinde inledikçe sanki lahit daha da muhkemleşiyor.
Sonuç alınamayınca kabrin ayak tarafı kazılarak naaş çıkartılıyor, yeni bir tabuta konuluyor.
Akabinde, halkın suçu darbeci askerlere yıkmaması için delilleri yok etme safhası başlıyor.
Mermerden lahitin kırık dökük parçaları Kuruköprü Jandarma Alayının yemekhanesine, dergâhın halıları önce vilayet merkezi sonra Suriye Caber Kalesine, tabut ise Karaköy Köprüsü mevkiinde bir tepeye götürülüyor. Galvanizli tabut önce iki, sonra dört bidon benzinle yanmayınca gömmek zorunda kalınıyor.
Naaş ise uçakla Afyon’a, oradan kara yolu ile Isparta’ya doğru yola çıkmış durumda. Gerçi Üstadı Afyon’a taşımak üzere hazırlanan uçak, küçük gelince, kînini daha önce bakanlar kurulunda kusmuş olan Cemal Tural, bir öfke krizine de burada kapılıyor.
Bu arada kabrin seyahati boyunca bir sorun yaşanmaması için Ankara, Urfa, Isparta, Diyarbakır, Konya’da çoktan sıkı yönetim ilân edilmiş durumda.
Naaşın geçtiği her ilde, askerî personel kritik bölgelere kaydırılıyor. Bir alarm durumu söz konusu. Durumu görenler ikinci bir ihtilâle ihtimal veriyorlar.
Nihayet Isparta’ya varılıyor. Naaşı Isparta vali yardımcısı karşılıyor ve Isparta şehir mezarlığında alâmetsiz bir yere defnediliyor.
Darbecilerin diriye göstermedikleri saygıyı, vefat edene göstermeleri beklenir mi? Yine şaşırtmıyorlar. Bediüzzaman Hazretlerini kıblenin aksi istikametine gömüyorlar.
Defnedildiği yeri; naaşı taşıyan aracın şoförü, defin işlemlerini yapan askerler, sağlık uzmanı ve valinin yanı sıra, dönemin Isparta Emniyet Müdürü ve bir kişi daha biliyor. Devlet evrakları ve yazılı kayıtlar üzerinden takip edenler için yol burada bitiyor. Ötesi yok.
(Devamı var)