"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Geşt-i Erşad

Yasir Özer
17 Ekim 2022, Pazartesi
Humeyni bir kısmını da Türkiye’de geçirdiği 15 senelik sürgün hayatının ardından 1979’da İran’a döndü.

Geniş bir kalabalık tarafından karşılanan Humeyni, Rıza Pehlevi’nin koltuğuna oturması ile birlikte meşhur ‘Mollalar Devrimi’ yaşandı. İran’ı tepeden dönüştürmeyi amaçlayan bir hareketti bu.

Yeni düzende devlet, ilk andan itibaren halkın kılık ve kıyafetini düzenleyen kararlar alıyordu elbette, fakat 2005 yılında kurulan ‘Ahlaki Emniyet Polisi’ birimi ile artık bu kararlar denetim safhasına geçerek kurumsallaşmış oldu.

Ahlaki Emniyet Polis biriminin sokaktaki kolu olan Geşt-e Erşad, 2005’ten beri şiddet içerikli birçok habere konu oldu. Özelde ahlak polisinin uygulamaları genelde ise devletin tavrına yönelik halkta oluşan huzursuzluk 2014, 2016, 2017, 2018 ve en sonunda da geçtiğimiz günlerde kendisini gösterdi. İran’da yaşanan bu protestolar her defasında kitlesini daha da genişletiyor.

1979’dan beri devam eden şimdiki İran yönetiminin bütün bu süreç boyunca “İran’ın sadece görüntüsünü mü değiştirdiği yoksa milletin beklentisini mi karşıladığı” noktasındaki sorular da bu olaylarla kesin cevabını buluyor.

Son yaşanan hadise de diğerlerinden farklı bir sebebe dayanmıyor. Malumunuz olayda, herhangi bir ideolojik bağı bilinmeyen bir genç kız, ahlak polislerince ahlaka aykırı tutumlarından dolayı gözaltına alınmış ve serbest bırakılması beklenirken iddiaya göre gözaltında gördüğü muamele yüzünden önce komaya girip sonra da vefat etmişti.

İşaret fitilini ateşleyen bu olay sonrası İran sokakları tekrar karışmaya başladı.

Gelinen noktada hem rejimin hem de sokağın taleplerinde sabitkadem olduğu görülüyor. Fakat süreç iki taraftan birisini dönüştürecek şekilde seyredecek. Eğer rejim herhangi bir hususta -şimdi veya sonra- taviz verirse başka sahalardan da elini çekmesine yönelik talepler güçlenerek artacak.

Devletin kendilerinde oluşturduğu korku eşiğini çoktan aşmış olduğu görülen kitlenin önünde durmak -muhatabınız devlet dahi olsa- zor. Tarih ilmi, bir yöne doğru güçlenerek akan kitlelere karşı yapılan baskıların kitleyi daha da kemikleştirdiği ve değişimi hızlandırdığını söylüyor.

Meselenin ülkenin siyasi bütünlüğüne bakan tarafları da var. Çünkü İran nüfusu her yönden kaynaşmış ve homojenize olmus bir devlet değil.

Erdoğan’ın Azerbaycan meclisinde yaptığı konuşmada, Kuzey Azerbaycan ile Güney Azerbaycan ayrılığını konu edinen anonim hayat türü bir şiiri okuyunca Türkiye-İran hattında nasıl kısa süreli bir gerilim yaşandığını hatırlıyoruz. Zira, kastedilen bölge İran’ın kuzeybatı toprakları. Ve 15 ile 30 milyon arasında değişen bir Türk nüfusa tekabül ediyor. Öyle ki meşhur futbol takımlarının maçları Asya’da seyirci rekoru kırıyor.

Son tahlil olarak söyleyebiliriz ki İran siyaseti, korkular ve endişeler üzerinde yükselen bir yönetim yerine, gücünü sivil alandan ve kalplerden alarak herkesi kucaklayan bir idari sistem kurmayı başaramazsa, ülkenin baskı-prostesto denkleminden kurtulması pek mümkün gözükmüyor.

Okunma Sayısı: 964
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı