Bismillahın manasını herkes bilir.
Allah’ın Rahman ve Rahim oluşundan bize ne kadar şefkat ve merhamet yansıdığını ise hadiseler gösterir.
Dindarı, az dindarı, çok dindarı hatta dinle arası pek hoş olmayanı bile bilir ki insan merhametiyle ve şefkatiyle insandır.
İnsanların kurduğu en güçlü organizasyon olan ve adına devlet denilen üst yapının en büyük eksiği de resmiyet denilen soğuk yüzü sebebiyle merhamet ve şefkatinin eksik olmasıdır.
Devletin bu eksiği sebebiyle yine insanlar daha fazla şefkat ve merhamet istedikleri ve umdukları için sivil organizasyonlar kurarlar.
Keşke devlet de sadece adalet değil merhametle hareket etse. Ama kabul ettik ki bugünün devleti böyle. Adaletle davransın, o dahi yeter.
Ama adaletle işi olmayan sıradan vatandaşa ne oluyor ki “merhametten maraz doğar” diyor. “Acırsak acınacak duruma geliriz” diyor. Kendisini ne sanıyor? Devlet mi?
Sıradan vatandaşa ne oluyor ki kendi akrabasını, üstelik devletin geçersiz sabıka kaydını üçe katlayarak sabıkalı sayıyor. Yetmiyor bir de kendisi selamı sabahı kesiyor. Sıla-i rahim bir emir değil midir?
Sıradan entelektüele ne oluyor ki kendi komşusunu, devletin hükümsüz sabıka kaydını beşe katlayarak sabıkalı sayıyor. Yetmiyor bir de “ağaç kökü yesin” diyor. Komşuluk dostluğun komşusu değil midir?
Sıradan gazeteciye ne oluyor ki gıybetin her türlüsünü duble porsiyon yiyor da “karnım neden şişti” diye kendine sormak yerine Ankara’nın Çukur’larındaki Ambar’larda yana yakıla Çörçil arıyor.
Sıradan siyasetçiye ne oluyor ki düşeceği kuyuyu kazıyor, bineceği dalı kesiyor. Hatta avlanacağını bile bile kelle avına çıkıyor.
Sıradan cemaatlere, tarikatlere, sivil toplum kuruluşlarına ne olmuş ki “devlet ne derse doğrudur, o hiddet ederse ben de hiddet ederim” demeye kalkıyor.
Devlet denilen heyula her mahremimize nüfuz etmeye çalışırken bunların kafasında bir devlet eksiği mi var? Onun boşluğunu mu doldurmaya çalışıyorlar.
Yoksa kafalarında başka bir şey mi eksik?
O halde bize yeni bir kalp lazım. Ama “akleden bir kalp”.