Bugün size ilginç bir bürokrasi hikayesi anlatacağız.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nin Hukuk ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerini Ankara’yı bilenler bile bilmeyebilir.
Ama Gazi Üniversitesinin Hukuk ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültelerini sorsak herkes bilir. Hatta yerini de.
Aslında ikisi aynı. Hacı Bayram Veli Üniversitesi 2018’de Gazi Üniversitesinin sosyal bilimlerden oluşan bir yarısının bölünmesinin sonucu.
Ankara Beşevler’deki bu iki fakültenin öğrencileri, büyüklerinden ve hocalarından hayalini duyup bildikleri önemli bir açılımın bugünlerde hayata geçeceğine dair umutlular ve heyecanlılar. Şöyle:
Beşevler Merkez’de küçücük bir alana sıkışmış durumdaki eski ve köklü eğitim kurumu olan Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nin yani 1982’den sonraki adıyla Gazi İİBF’nin zaten minicik bir bahçesi vardı.
Bu bahçeye sonraları bir bina yapılıp Hukuk Fakültesi de bu binaya taşındıktan sonra iki fakültenin oldukça kalabalık öğrencileri yıllarca yeşil ve açık alan hasreti ile yanıp tutuştular.
Oysa binalarının hemen yan tarafında Millî Eğitim Bakanlığının meşhur Şûra Salonunun ve diğer bazı ek hizmet binalarının da olduğu kocaman ağaçlarla dolu güzel bir kampüs ve yeşil alan bomboş duruyordu.
Ve yıllarca o boş alan onlara ve onlar da bu yeşil alana iç çekerek bakıp durdular.
Çok rektörler, üstelik tapusu da Üniversiteye ait olan ve fakat yıllardır Millî Eğitim Bakanlığının kullandığı bu yarı boş kampüsü Üniversiteye dahil edip öğrencileri rahat ettirmek için çok denemeler yaptı. Ama Milli Eğitim Bakanları bu talebe -nedense- sıcak bakmadı ve bu hayal gerçek olamadı.
Hatta Hacı Bayram Veli Üniversitesinin ilk rektörü Prof. Dr. Yusuf Tekin de Millî Eğitim Bakanlığındaki müsteşarlık görevini bırakıp rektör olmuştu ve rektör olunca bu bahçeyi Bakanlıktan alıp üniversiteye katmayı galiba o da denedi ama her nedense başarılı olamadı.
Fakat galiba “göklerden gelen bir karar vardı” ve “kader hükmünü icra etti”. Garip bir şey oldu: Eski Rektör Prof. Dr. Yusuf Tekin Milli Eğitim Bakanı olup ayrıldı ve rektörlük görevini de eski milletvekili Prof. Dr. Mehmet Naci Bostancı’ya devretti.
Artık icraat zamanı ve öğrenciler memnunlar.
Çünkü yeni rektörün eski rektörden o malum bahçeyi istemesine bile gerek kalmayacağını düşünüyorlar ve umutlular.
Zira istemiş olanla verecek olan aynı. Üstelik, ehlinin de bildiği ve bildirdiği üzere, şimdi isteyecek olanın istemesine bile gerek kalmayacak kadar kolay bir iş bu.
Bakalım ne olacak?
Bu vesileyle, Ertuğrul Atlı’nın “Borges’in Düşünden Yeni Normale: Zaman, Mekan, Eşya ve Anlam” başlıklı denemesinde Jorge Luis Borges’in kendi gençliğiyle hayalen konuşan adamın hikayesini anlattığı “Öteki” (1975) adlı eserinden naklettiği bir parçayı buraya alalım:
“Eğer bu bir düşse ve düşümde sizi görüyorsam benim bildiklerimi sizin de bilmeniz çok doğal. Boşuna nefes tüketmeyin.
“Yerinde bir yadsımaydı bu. Yanıt verdim:
“Eğer bu sabah ve bu karşılaşma birer düşse, her ikimizin de düş görenin kendisi olduğunu düşünmesi gerekir. Belki düş görmeyi bir kenara bırakacağız belki de bırakmayacağız. Ama başka görevlerimiz arasında bizim gerçek görevimiz, evreni, doğmuş olmayı, gözlerle bakmayı ve soluk almayı kabullendiğimiz gibi düşü de kabul etmemiz...”
Kaynak:
https://gergedan.press/borgesin-dusunden-yeni-normale-zaman-mekan-esya-ve-anlam-7389/