AKP’nin ekonomide nisbî başarısının mimarı, eskinin muvafığı şimdinin muhalifi Ali Babacan, ekibiyle birlikte Ankara’nın kahraman mı kahraman Kızılcakazan şehrinde çarşı pazar esnaf ziyareti yapmış.
Kendisiyle karşılaşan ve çoğu AKP ve Tayyip Erdoğan neslinden olan bazı yaşlıca amcalar ve teyzeler Babacan’a neredeyse “çıkar bakalım telefonunu” muhabbeti yapmışlar.
“Bunların kafası basmaz, ben ekonomistim, dıj güjler yapıyor biz yıkıyoruz” diye diye bir doları on TL’ye dayayan Erdoğan’ın İktidar medyası da bu gezinin haberini kese biçe tam bir tıraş haberine dönüştürmüş.
Sosyal medya bu tıraşın tıraşıyla çalkalandı.
Hele bir teyzenin şu sözü muhteşemdi:
“Namkör olmayın, seni bu hale getiren Tayyip Erdoğan!”
Babacan’ın “olur mu canım ben zaten Ali Babacan’dım” demesi pek işe yaramadı.
Yaramayacağı da açıktı. Zira “hepimizi Erdoğan var etti, o olmasaydı yok olurduk” diyen klâsik taşra siyasetçisi söylemlerinden bu zavallı teyzelerin ve de amcaların ipnotize seviyesinde etkilenmemiş olmasını ummak saflık seviyesinde bir temizlik olurdu.
Birinci M. Kemal’den Birinci Tayyip Erdoğan’a intikal ettirilen “olmasaydın olmazdık” muhabbeti artık kabak tadını bile vermez oldu. Hele diğer bir yaşlı sakallı amcanın “seni davar çobanı tutan olmazdı, sen Akpartide itibar kazandın” sözleri besleme havuz medyasını acayip mutlu etmiş gibiydi.
Erdoğan’dan başka hiç kimse AKP’ye itibar kazandırmıyor, ama herkes ondan itibar kazanıyor.
Nasıl partiyse artık!
Ömer Seyfettin’in “diyet” hikâyesini okumuş ya da en azından işitmiş olduğunu tahmin ettiğimiz bir nesilden böyle gariplikler duymak aslında şaşırtıcı değil.
Zaten aslında kazın ayağı da hiç de öyle diyetlik değil.
Halkın içerisine destursuz dalabilen ve “o olmasaydı sen olmazdın” türünden saçmalıklara dahi tahammül edebilen muhalif liderlere karşılık, halkın içerisine artık asla karışamayan ve ancak kontrollü alanlarda sosyalleşmesine “izin verilen” bir Erdoğan var karşımızda.
Gerçi, hakkını yemeyelim, bir zamanlar Erdoğan da yüzüne karşı ve kolaylıkla eleştirilebilen bir lider görünümü veriyordu.
Şimdilerde ise muhalif liderlerle ekrana ve dolayısıyla aynı seviyeye “çıkamayan” ve bundan sonra da asla çıkamayacak olan bir Erdoğan var.
Mesele, muhalefetin, bunun böyle olduğunu seçmene hakkıyla anlatabilmesinde.
Önümüzdeki dönem bu konuda başarılı olanın önde gideceği ve sandıkta da ipi göğüsleyeceği bir süreç olacak.
Önümüzdeki dönemde yarışta Erdoğan taraf değil. Aday olabilse bile taraf değil. Bu belli. Yarış, “nankör olmamak” adına susanlarla “nankör kedi” ithamıyla karşılaşmak pahasına doğruyu söyleyebilenler arasında yaşanacak.
Kazanan demokrasi olsun…
Bir de mümkünse skor net olsun ki tartışmaya mahal kalmasın.
Bunun için de sıkı çalışmak lâzım.