Dünkü yazımızda Türkiye’yi “tek adam rejimi”nden kurtarmak amacıyla İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Hanımefendinin açıkladığı Anayasa değişikliğinin çerçevesinden bahsettik. Bugün ilkelerle ve notlarımızla devam edelim:
“Birinci ilke: Tarafsız Cumhurbaşkanı. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemde, TC, Başbakan ve Bakanlar Kurulu tarafından yönetilecek. Cumhurbaşkanının hiçbir parti ile bağlantısı olmayacak. Cumhurbaşkanlığı makamı tarafsız ve partiler üstü bir şekilde devletin ve milletin birliğini temsil edecek. … Cumhurbaşkanı yalnızca bir dönem görev yapabilecek, görev süresi 6 yıl olacak, aktif siyasete dönemeyecek.”
1- Cumhurbaşkanının “siyaset dışından” olmasını kabul etmeyeceğimize göre tarafsızlığın ne anlama geleceği ve nasıl sağlama alınacağı iyi tesbit edilmeli. Önceki dönemin hatalarından da dersler alınmalı.
2- Cumhurbaşkanının aktif siyasete dönemeyecek olması önemli bir tedbirdir. Ama “aktif siyaset”ten ne anlaşılacağı ve nasıl denetlenip müeyyidelendirileceği de önemlidir. Bir de devlete ve siyasete faydalı olmak üzere yapabilecekleri de belirlenmeli. Meselâ eski sistemdeki senato benzeri kurul da düşünülebilir.
3- Kabine ve ortak karar bir siyasî kültürdür. Bakanlar Kurulu sistemi zaten Özal’dan bu yana fiilen işlemiyordu. Önceden atılmış imzaların üzeri doldurularak çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararları ciddî bir mesele idi. Müzakereci yeni bir sistem şart.
“İkinci ilkemiz: Çoğulcu Demokrasi, Katılımcı Yönetim, Güçlü Meclis. Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçildikten sonra, Türkiye’de Anayasa ve Anayasal kurumlar etkisiz hale geldi, Millet Meclisi’nin etkinliği azaldı, ve demokratik yönetimin gereği olan katılım süreçleri ortadan kalktı. … İşte o nedenle İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çoğulculuğa dayanacak. Çatışmacı, dışlayıcı siyasetin aksine, uzlaşmacı ve kapsayıcı siyasetin yapılmasını sağlayarak, öncelikle demokrasimizi güçlendirecek.”
1- Bu konu en âcil ihtiyaç. Çözüm için önce siyaset kültürünün amaç birliği ve uhuvvet prensipleri çerçevesinde yeniden yapılandırılması gerekiyor.
2- Anayasal kurumların yeniden işlerlik kazanması ve siyasî müzakere kültürünün artırılması lâzım. Bu aslında bir tür koalisyon faaliyeti ve koalisyonun iyileştirici etkisi gibi düşünülmeli.
3- Siyasete ve topluma iyi örnek olması bakımından TBMM’nin küçük örneklerinin çoğalması ve yayılması lâzım.
4- Bu kapsamda, TBMM’deki komisyonların faaliyetlerinin, aynen Genel Kurulun faaliyetleri gibi kamuoyu ile canlı paylaşılması düşünülebilir. Aynen akşamları yayınlanan canlı tartışma programları gibi Meclis komisyon ve kurullarının müzakere ve işbirliği faaliyetlerinin de izlenebilir hale getirilmesi faydalı olur.
5- Bu kapsamda en önemli örneklerden bir de üniversite senatoları gibi kurulların müzakerelerinin gerçek bir çoğulculuğu temsil etmesinin sağlanması ve denetlenmesi. Bütün kararlarını oybirliği ile almakta olan bir kurulun gerçekte hiçbir şeyi müzakere etmediği açıktır. Demokratikliği sorgulanmalı ve dönüştürülmeli.